Dokunulmazlık, demokrasiyi korumak içindir

Dokunulmazlık, demokrasiyi korumak içindir
16 Mart 2016

İSTANBUL - Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Hem milletin verdiği oylarla seçileceksiniz hem de millete karşı düşmanca hareket içerisinde olan terör örgütünün açıkça yanında olacaksınız, eylemli bir şekilde terör örgütünü destekleyeceksiniz. Bu kabul edilemez" dedi.

Kurtulmuş, Ülke TV'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Kurtulmuş, milletvekilleri hakkındaki fezlekelere ilişkin soru üzerine, dokunulmazlık meselesinin demokrasiyi korumak için konulduğunu, milletvekilini korumak anlamına gelmediğini anlattı.

Numan Kurtulmuş, demokratik sistem içerisinde herkesin kürsüde istediğini söyleyebildiğini ifade ederek, dokunulmazlıkların kaldırılmasının ise yapılan işlerde ve eylemlerde demokrasiye zarar verecek herhangi bir şey olmuşsa parlamentonun bir karar verdiğini, bunun şahısla değil demokrasiyi korumakla ilgili olduğunu kaydetti.

Bu ilkenin Türkiye'de yanlış anlaşıldığını belirten Kurtulmuş, kişinin değil, demokrasinin, parlamentonun korunması için dokunulmazlıkların önemli bir araç olduğunu dile getirdi.

Kurtulmuş, fezlekelerle ilgili süreç yaşandığını belirterek, "Bu bizim tek başımıza, herhangi bir partinin, herhangi bir kanaat belirterek sürdürülebilecek olan bir süreç değil. Bu fezlekeler parlamentoya gelecek, ilgili komisyonlarda, karma komisyonlarda ele alınacak. Gerekirse bir alt komisyonda tek tek bu fezlekelerin müzakeresi söz konusu olabilir. Sonra da parlamentoya gelecek. Devam edecek hukuki bir süreç. Biz de AK Parti olarak bu süreçte oturup konuşarak... Şu anda fezlekelerle ilgili başlamış bir süreç yok. Bu süreç başladığında tutumumuzu belirleyeceğiz" diye konuştu.

Demokrasiyi korumanın aracı olarak gerektiğinde dokunulmazlıkların kaldırılmasının düşünülebileceğini ifade eden Kurtulmuş, bunun maşeri vicdana da uygun olması gerektiğini söyledi.

Kurtulmuş, geçmişe bakıldığında dokunulmazlıkların bir siyasi araç olarak kullanılmasının yanlış olduğunun görüldüğünü dile getirerek, dokunulmazlıklar üzerinden siyaset oluşturmaya kalkan iktidar partilerinin bundan zarar gördüğünü anlattı.

Korunması gerekenin parlamento, demokrasi ve demokratik teammüller olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "Bu anlamda kullanılırsa faydalı olur. Siyasi araç olarak kullanılır, siyaseten bir başka partinin üzerine gitmenin aracı olarak kullanılırsa yanlış olur. Burada, baştan beri partilerin kapatılması, partilerin topyekün suçlanmasının doğru olmadığını hep siyasi hayatımız boyunca savuna geldik. Ama eylemli bir şekilde demokrasiyi ortadan kaldıracak bir takım eylemlilikler içerisinde bulunan tek tek milletvekilleri varsa, onların dosyaları tek tek konuşulur, demokrasiye zarar verdiği kanaatine eğer parlamento komisyonu ulaşırsa, demokrasiyi korumak için o şahıslarla ilgili dokunulmazlıklar kaldırılabilir" şeklinde konuştu.


- "Birinci derecede sorumluluk HDP'lilere düşüyor"


Kurtulmuş, "Canımıza tak dedi, sabrımızın sonuna geldik dediğiniz noktalar yok mu?" sorusu üzerine, şunları kaydetti:

"Buralarda hissi davranmaktan ziyade memleketin, milletin menfaatine olacak şekilde hareket etmek lazım. Ben de şehit cenazelerine katılan, oradaki hassasiyetleri bilen, vatandaşlarımızın nasıl gönüllerinin yaralandığını gören birisi olarak toplumda böylesine bir hassasiyetin olduğunu görüyorum. Demokratik bir ortam içinde HDP'nin meşru demokratik siyaset içerisinde varlığı Türkiye için bir imkandır. Ama bu imkanın Türkiye için doğru dürüst kullanılabilmesinde birinci derece sorumluluk HDP'li milletvekillerindedir. Hem milletin verdiği oylarla seçileceksiniz hem de millete karşı düşmanca hareket içerisinde olan terör örgütünün açıkça yanında olacaksınız, eylemli bir şekilde terör örgütünü destekleyeceksiniz. Bu kabul edilemez. Gelin parlamentoda demokratik olarak görüşünüzü söyleyin. En aykırı görüşlerinizi de parlamento içerisinde ifade edin. Ama bu eylemli olarak teröre örgütünün içinde yer almak, terör örgütüne destek vermek anlamına gelmez, böyle bir hakkı vermez. HDP'nin içerisinde farklı kanaatlerde olan milletvekilleri var. Maalesef bir kısmı Kandil'in, dağın, terör örgütünün, hendeklerin yanında yer almıştır, onların etkisinden kurtulamamıştır. Ama bundan bıkan, sıkılan, böyle bir etki altında olmak istemeyen siyasetçiler de var. Birinci derecede sorumluluk HDP'lilere düşüyor. Ama terör örgütüne açıkça eylemli bir şekilde destek veren kimsenin de bu milletin oylarıyla seçilmiş parlamenter gibi, meşru siyasetin içindeymiş gibi olmasını da millet yadırgıyor. Bunu kabul etmiyor. Esas çizgi eylemli bir şekilde teröre destek vermek olmalıdır. Eylemli bir şekilde terör örgütüne destek verenler olursa, bunlarla ilgili dosyalar açılır ve bunlar parlamentoya gelir."


- "Tek tek ele alınmaya başlanmadı"



HDP'lilerin bir kısmının dokunulmazlıkların kaldırılması üzerinden siyaseti kilitlemek hatta AK Parti'yi zora sokmak üzerine proje yürüttükleri ve AK Parti'nin de bu tuzağa düştüğü şeklinde bir eleştiri olduğunun sorulması üzerine Kurtulmuş, "Daha henüz AK Parti tavrını kurumsal olarak ortaya koymadı. Henüz dosyalar bu anlamda Meclis'teki karma komisyonda konuşulmaya, eğer kurulacaksa alt komisyonda tek tek ele alınmaya başlanmadı" dedi.

Türkiye için doğru olanı yapmak mecburiyetinde olduklarını vurgulayan Numan Kurtulmuş, HDP'nin öncelikli olarak oy aldığı seçmenlerine ihanet etmeden demokratik meşru siyaset içinde yer almasının önemli olduğunu ifade etti.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Hem terör örgütü unsurları, hem paralel yapı sürekli bahar, Nevruz vurgusu yaparak büyük bir kalkışma ya da çatışmanın şiddetleneceği yönünde propaganda yapıyorlar. Kandil'de PKK terör örgütüyle birlikte 9 tane topirili ufaklı örgüt beraber hareket etme, bir çatı altında beraber hareket etme kararı aldı. Baharla birlikte korkacağımız şeyler başımıza gelir mi?" şeklindeki soru üzerine, milletin hiç endişelenmemesi gerektiğini belirtti.

Kurtulmuş, "Milletin derin bir feraseti var. Yıllardır Türkiye'de bu terör örgütü vasıtasıyla Türklerle Kürtleri savaştırmaya çalışıyorlar. PKK'yı yeni tanıyor değiliz. 40 senedir devam eden bir eylemlilik içerisinde. Bunların her birisi maşa. Bu örgütlerin kullanım tarihleri bittiği anda hiç birisinin ismini hatırlamayacağız. Bunların arkasındaki esas niyet, bu memleketteki halkın farklı kesimlerini birbiriyle savaştırmak, vuruşturmak. Allah'a çok şükür bu olmadı" dedi.

Kurtulmuş, istedikleri gibi Kürtler ve Kürtler arasında bir çatışma olsaydı, Türkiye'nin şimdiye kadar bölünmüş olacağını ifade ederek, Kürtlerin artık sokaklarının kazılmasını, hendeklerin yapılmasını istemediğini, savaşı şehrin içine taşıdığını gerekçesiyle örgütün yanında yer almadığını söyledi.

"Bu Nevruz inşallah Türkiye'de baharın başlangıcı olacaktır" diyen Kurtulmuş, Nevruz'un bu coğrafyanın geleneği olduğunu, siyasallaştırıp toplumda ayrışmanın bir nedeni olarak kullanmaya çalışılırsa buna önce halkın müsaade etmeyeceğini anlattı.

Kurtulmuş, milletin endişelenmemesi gerektiğini, Nevruz'un barış içinde kutlanması için her türlü tedbirin alınacağını, ama zehirlemek isteyenlere izin verilmeyeceğini belirterek, şunları kaydetti:

"Diğer meseleye gelince bunu da çok gördük. Gezi olaylarından itibaren başlayan 17-25 Aralık ile devam eden, daha öncesinde Oslo görüşmelerinin deşifre edilmesiyle, MİT tırlarının durdurulmasıyla. Hiç bir araya gelmeyecek, kıbleleri bakış açıları, hayat tarzları, felsefeleri birbirine hiç uymayan çok sayıda grubun paralel örgütten PKK'ya kadar çok sayıda örgütün yan yana gelip, 'Şu hükümet düşsün de Türkiye'de istikrarsızlık ortaya çıksın da ne olursa olsun' babında bir hareketliliğin içerisine girdiklerini çok gördük. Bunların hiçbirisine milletimizin büyük çoğunluğu, maşeri vicdan, denge içerisindeki olan sokaktaki insanımız gerçekten vatanını seven, siyasi görüşü, yaşam tarzı, etnik görüşü farklı ama bu topraklara bağlı olan çok büyük çoğunluk, makul çoğunluk bunlara hiçbir zaman kapılmamıştır. İstedikleri kadar birleşsinler, nereden ne şekilde talimatlar getirirlerse getirsinler bunların bir etkisi olmayacağını milletimizin bilmesini isterim."


- "Bu oyuna kanmayın"


Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Tendürek Dağı'nda askeri operasyonlar başladığı ve kırsaldaki operasyonların ne zaman sonuçlanacağına ilişkin soru üzerine ise, tarih vermenin mümkün olmadığını söyledi.

Bunların üzerine titizlikle gidileceğini, hem şehirlerdeki, hem kırsaldaki terör örgütlerinin varlığının nihayetlendirilmeye çalışılacağını anlatan Kurtulmuş, "Bunların hiç birisi tek başına bir varlık değildir. Bunların arkasında istihbarat, lojistik, ekonomik, siyasi destekler vardır. Cizre'de sokaklara hendek kazanlar, oradakiler, kendilerinin başka bir niyeti olabilir. O kandırılmış, zavallı çocukların başka bir niyetleri olabilir. Onların arkasındaki esas irade başka birşey yapmak istiyor. Onların derdi PKK falan da değil. Onlar Türkleri sevmiyorlar da Kürtleri çok mu seviyorlar? Kürtlerden de zerre miktar haz etmiyorlar. Onlar için Ortadoğu halklarının hiçbir şekilde adı yoktur. Onların istediği başka birşey. Bir asır evvel yarım kalmış hesabın kapatılması. Bu coğrafyanın bir kere daha bölünmesi. 100 sene evvel sınırları böldüler, şimdi zihinleri ve gönülleri bölmeye çalışıyorlar" dedi.


- Sığınmacılar


CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Parayı biz verelim, Suriyelilerin hepsini size gönderelim" açıklamasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Kurtulmuş, "Çok acı ve talihsiz bir açıklama" dedi.


Meseleyi insani bir kriz olarak gördüklerini dile getiren Numan Kurtulmuş, "Elimizi uzatırız. Kapımızı açarız. Kimliğine de bakmayız. Bu Türmendir, Araptır, Ezididir, Kürttür, Sunnidir, Alevidir, Nusayridir, Şiidir demeyiz. Kim gelirse onları kabul ederiz. Bu başından itibaren bedeli ağır olan bir politikaydı. Başından beri biliniyordu ama siz meseleyi insanlık meselesi olarak görürseniz böyle yaklaşırsınız. Ama maalesef Batı ülkelerinde ya da bu meseleye bir geri kabul, para meselesi olarak bakanlar için ise bu mesele bir şark meselesidir. Altını çizmemiz gereken ana mesele budur. Herhangi bir kimse bir fiyattan bahsediyorsa bizim kimseden üç beş milyar dolar alacak bir paramız yoktur. Biz kimseye el açıp dilenmiyoruz. Şimdiye kadar zaten 9 milyar dolara yakın bir maliyeti göz önünde bulundurmuş olan bir ülkeyiz. Ayrıca sivil toplum kuruluşlarımızın da ne kadar yürekten çalışmalar yaptığını biliyoruz" diye konuştu.


"AB, Türkiye ile sadece göç sorununu çözmek için mi görüşüyor?" sorusu üzerine ise Kurtulmuş, "Bu anlamda diyebiliriz ki AB, göçmen krizi üzerinden Türkiye’yi yeniden keşfetti. Türkiye olmadan Avrupa’nın bu göç sorununu çözmesi imkansız. Bunu gördüler. Sayın Merkel’in burada bir liderlik ortaya koyarak inisiyatif alması AB için önemlidir. Bu göçmen meselesi esasında bizim sınavımız olduğundan daha çok AB’nin sınavıdır" diye yanıtladı.


- Yeni anayasa


Kurtulmuş, toplumda yeni bir anayasa talebi olduğunu belirterek, 2002 yılından bu yana devam eden değişimi dönüşüm sürecine geçirmek mecburiyeti olduğunu, sistematik dönüşümler sayesinde 2023 hedeflerine ulaşılabileceğini anlattı.


Türkiye'nin siyaset ve hukuk alanında bir takım dönüşümlere ihtiyacı olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, bunları üç dört maddede toplamanın mümkün olduğunu belirterek, birinci maddenin yeni anayasa olduğunu söyledi.


Numan Kurtulmuş, şöyle konuştu:


"Türkiye'nin bütün antidemokratik yasalarından kurtulması, Türkiye'de bütün sosyal sınıfların, toplumsal sınıfların eşit, birinci sınıf yurttaşlığını sağlayacak adımların atılması... Bunların yapılması da Türkiye'deki siyasette, hukukta dönüşümü tamamlayacak olmazsa olmaz adımlardır. Şimdi bu perspektiften baktığınız zaman reform hükümeti diyoruz... 64. Hükümetin reform hükümeti, kendisinden önceki AK Parti hükümetlerinden farklı olarak sadece değişim ekseninde değil dönüşüm ekseninde bir reform hükümeti olmasıdır. Birileri, hem bir taraftan diyeceksiniz ki 'reformcu özelliğinizi hızlı bir şekilde kuşanın', öte taraftan da diyeceksiniz ki 'yeni anayasa olmaz'. Böyle bir şey kabul edilemez. Bir kere şunu çok net söylemek lazım, Türkiye'deki bundan sonra siyasal dönüşümün kilit noktası yeni anayasadır. Çok net söylüyorum, bu parlamento ne yaparsa yapsın eğer yeni bir anayasa yapmazsak aslında siyaseten hiçbir şey yapmış olmayacağız. Bu yeni anayasa meselesi de sanki yeni duyulmuş bir işmiş gibi kimse davranmasın. Türkiye'de şimdiye kadar bütün parlamentoda yer alan tüm siyasi partiler, Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacından söz etti. Şu anda var olan partilerin tamamı da bir anayasa, yeni anayasanın gerekli olduğunu ortaya koydu. Yeni anayasa gerekli mi gerekli."


"Ancak kurucu irade yeni anayasa yapabilir" şeklindeki görüşlere ilişkin Kurtulmuş, "Kurucu irade nedir? Tankların şakırdıtılarıyla işbaşına gelen darbe hükümeti... Köprünün altından çok sular aktı. O devirler geride kaldı. Artık Türkiye sivil, demokratik katılımcı yeni bir anayasayı baştan sona, ruhuyla, felsefesiyle, ön gördüğü sistemiyle kurduğu mekanizmalarıyla yeniden, Türkiye kurgulamak mecburiyetindedir. Eğer Türkiye bunu yapamazsa şu an karşılaşmış olduğu toplumsal sorunların bir çoğunu çözme yeteneğine sahip olamayacaktır. Çok açık söyleyeyim. Bu tehir edilemez, rafa kaldırılamaz bir toplumsal taleptir. Toplumda böyle bir talep vardır ve bundan hiçbir siyasi parti kaçamaz" ifadelerini kullandı.


Anayasa yazmak değil anayasa yapmak mecburiyetinde olduklarını vurgulayan Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, ikisi arasında çok büyük fark olduğunu dile getirdi.


Kurtulmuş, şunları kaydetti:


"Şimdiye kadar Türkiye’de anayasa paletlerin şakırtısı ardında gücü eline alanların buyruklarıyla yazıldı. Şimdi anayasayı yapmak zorundayız. Milli iradeye sahip olan TBMM bu anayasayı yapacak. Biz burada iyi niyetimizi, sabrımızı göstermek, samimiyeti ve ciddiyeti ortaya koymak bakımından ve çok da eleştiri aldık. Parlamentodaki 317 gibi sayısal çoğunluğumuza rağmen 'sayıya göre değil, her parti eşit olarak üçer kişi versin' dedik ve başladık. Milleti temsil edenler gelsinler görüşlerini ortaya koysunlar. Anayasanın yapılması için bir şekilde uzlaşı oluşsun. İnşallah burada bir metin ortaya çıkar. Bizim Anayasayı yapacak çoğunluğumuz yok. Sadece partimiz üzerinden 330’u sağlayıp millete gitmede böyle bir rakamımız yok. Ama parti grupları anayasa meselesinde grup kararı almıyor. Milletvekilleri kendi vicdanlarına göre anayasayla ilgili oy veriyorlar. 367’yi bulacak bir çalışmanın yapılabileceği kanaatindeyim. Olmadı 330 ile millete gideriz, millet kararını verir. Parlamentonun içinde iyi bir çalışmayla 330’un bulunacağını düşünüyorum. Daha henüz anayasa tartışmalarına da yeni başlıyoruz. AK Parti’nin yeni anayasayı sadece başkanlık üzerinden dayatıyor şeklinde oluşturulan algı son derece yanlış ve yersiz bir algı oluşturma işidir. Cumhurbaşkanımız defalarca bunu açıkladı. Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere hepimizin temel meselesi nasıl daha iyi bir Türkiye oluşturulabilir? Biz bunu ortaya koyarken sadece başkanlık sistemi demiyoruz. Büyük bir reform perspektifinin, bu reformlarımızı tamamlayacak cüzlerimizin birisi başkanlık sistemdir. Örneğin 'anayasanın şu maddesini gelin değiştirelim' desek de karşı çıkarlar. Hiçbirisine dokunmayalım tek bir maddeyi değiştirelim, bürokratik oligarşiyi anayasanın içine gizlemiş olan şu maddeyi; 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet bu egemenliğini anayasal kurumlar eliyle kullanır'. Hadi hodri meydan. Bunu şöyle değiştirelim; 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet bu egemenliği seçilmiş kurumlar ya da seçilmişler vasıtasıyla kullanır’ diyelim. Bunun önünü açalım. Yasama, Yürütme ve Yargı bunlar birbirinden bağımsız olsun, birbirine hiçbir şekilde etki etmesin. Ama sonuçta millet bunların üstünde söz sahibi olsun. Bunları dediğiniz an bir tek maddeyi bile değiştirmezler."


Kurtulmuş, Türkiye’de 2014’ten sonra bir değişiklik olduğunu ve cumhurbaşkanının doğrudan doğruya halkın oyuyla seçildiğini belirterek, şöyle devam etti:


"Biz o zamanki seçim kampanyasında da söyledik. Böyle olduğu sürece halkın içinden gelmeyen, halkın duygularını taşımayan, halkın kültürünü, endişelerini, türküsünü, şarkısını, üzüntüsünü, kederlerini taşımayan hiç kimse, organik bir şekilde halkını temsil etmeyen kişi bu ülkede Cumhurbaşkanı olamayacak. Bundan sonrası için de böyle diyorum. Siz halkın önünü açar ve Cumhurbaşkanını sandık ve milletin doğrudan oyları seçsin derseniz Türkiye’nin sosyolojisi çalışır. Türkiye’nin sosyolojisi de bu söylediğim tipte bir cumhurbaşkanı seçer. Bundan sonrada böyle seçer. Şimdi problem buradadır. Cumhurbaşkanının halk oyuyla seçilmesiyle birlikte aslında Türkiye melez bir sisteme döndü. Şimdi burada bir dengesizlik ortaya çıkmaya başladı. Türkiye’de gidişatın başkanlık sistemine doğru olduğunu düşünüyorum. Bu ifade ettiğim sistemin parçalarından sadece birisi. Puzzle'ın sadece tek bir parçası olduğunu öngörüyorum. Puzzle'ın diğer parçalarını da doğru yere yerleştirdiğiniz takdirde Türkiye’de şahıslar, kişiler ve partilerden uzak Türkiye’nin daha iyi yönetilebileceği bir sisteme kavuşabileceğimizi ümit ediyorum. Bu kaçınılmaz, Türkiye için zorunlu olan bir istikamettir" diye konuştu.


Numan Kurtulmuş, iki eski ABD büyükelçisinin açıklamalarına ilişkin bir soru üzerine, "Bazı zatların Türkiye diye üzerinde konuştukları ülke tarihi boyunca müstemleke yapılamadı. Kusura bakmasınlar 1.Dünya savaşı öncesinde ve sonrasında elindeki kazması küreği bile olmayan bir milletin içinde birileri mandacılık peşinde koştular. Onlara bile prim vermemiş olan bir millet böylesine kasıtlı yorumlara asla pirim vermez. Herkes işine baksın herkes haddini bilsin. Türkiye bağımsız bir ülkedir. Başka yerlerde sömürgeleştirdikleri insanlarla Türkiye’deki aziz milletimizi karıştırmasınlar. Dolayısıyla bu sözleri hiçbir şekilde kabul etmenin imkanı yoktur. Külliyen bunları ret ediyoruz" diye konuştu.