Kılıçdaroğlu yanlışından dönmezse siyasi hayatının sonunun başlangıcıdır

ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu'na yönelik sözleri için, "Dostça söylüyorum. Sayın Kılıçdaroğlu bu yanlışından dönmezse bu, Kılıçdaroğlu'nun siyasi hayatının sonunun başlangıcıdır. Dolayısıyla böyle bir şeyi Türkiye siyaseti kaldırmaz. Türkiye siyaseti hele hele bir parti liderinin ağzından, hele bir anamuhalefet partisi liderinin ağzından böyle bir sözü duymayı asla kaldırmaz." dedi.
Kurtulmuş, Kanal 24’te gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu, soruları cevapladı.
Kılıçdaroğlu'nun Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ramazanoğlu'na ilişkin sözlerinin hatırlatılmasının ardından, "Kılıçdaroğlu'ndan böyle bir şey bekliyor muydunuz?" sorusu üzerine Kurtulmuş, bunların son derece talihsiz, seviyesiz, edepsiz sözler olduğunu bildirdi.
Bunu bir ana muhalefet partisi liderinin söylemesinin bu talihsizliği, seviyesizliği, edepsizliği bir kat daha arttırdığını belirten Kurtulmuş, "İnsanoğlunun dili sürçebilir, yanlış bir şey söylemiş olabilir. Ama erdem onu gerektirir ki 'Ya bunu kastetmedim, yanlış anlaşıldı, dilim sürçtü özür diliyorum' diyebilir. Biz onun için ilk anda özür dilemeye davet ettik. Özür dilersiniz ve ondan sonra bir daha böyle bir şey olmamasını temenni edersiz. Ama maalesef yaptıklarına sahip çıkması, fikrinde ısrar etmesi, 'Bu sözü ben değil başkası söylemişti. AK Partili eski bakanlar söylemişti' gibi kendisince bir mazeret üretmeye kalkması, bütün bu suçları biraz daha katlıyor. Yani taammüden olduğu açıkça ortaya çıkmış oluyor. Dolayısıyla asla kabul edilemez, asla hiçbir mazeretle örtülemez, hiçbir şekilde tasvip edilemez bir şey bu." ifadesini kullandı.
- "Görüşünde ısrar etmesi kabul edilemez, tasvip edilemez"
Kurtulmuş, bu sözlerin siyasetin ötesinde, Kılıçdaroğlu'nun kendi kişiliğini de ele veren bir açıklama olduğunu bildirdi.
"Kılıçdaroğlu'nun görüşünde ısrar etmesi, ısrarlı bir şekilde bu suça devam etmesi, yapmış olduğu bu yanlışlığı, bu edepsizliği bir türlü örtmeye çalışması asla kabul edilemez, tasvip edilemez" diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Nihayetinde siyasetçiyiz. Ama siyasetçi kimliğimizden önce insan kimliğimiz var. Hele hele Türkiye'nin bu kadar zor şartlar içinden geçtiği bir günde siyasette daha anlayışlı olmak, daha nezaketli bir dil kullanmak ve daha fazla birbirimizi anlamak mecburiyetindeyiz. Böyle bir ortamda 'ola ki bir yanlışlık yapmıştır, bir gaf içerisine düşmüştür' diyerek sayın bakandan özür dilemeye davet ettik. Ama ne gezer, bırakın özür dilemeyi suçunda, bu yapmış olduğu edepsizlikte ısrar etmesi asla anlaşılabilir asla affedilebilir değildir."
- "Kılıçdaroğlu'nun siyasi hayatının sonunun başlangıcıdır"
Kurtulmuş, "Bu saatten sonra Kılıçdaroğlu'ndan ne bekliyorsunuz?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Dostça söylüyorum. Sayın Kılıçdaroğlu bu yanlışından dönmezse bu, Kılıçdaroğlu'nun siyasi hayatının sonunun başlangıcıdır. Dolayısıyla böyle bir şeyi Türkiye siyaseti kaldırmaz. Türkiye siyaseti hele hele bir parti liderinin ağzından, hele bir ana muhalefet partisi liderinin ağzından böyle bir sözü duymayı asla kaldırmaz. Dolayısıyla bu, zannediyorum ki kendi siyasi hayatının da sonu olacak, onun başlangıcını oluşturacak olan bir sözdür. Şahıs olarak, hükümet olarak resmi bir özür beklemiyoruz. İnsani olarak bir bakan, bir anne, bir kadın olan Sayın Ramazanoğlu'ndan özür dilmesi, bundan sonra en azından insani olarak Sayın Kılıçdaroğlu’nun düşmüş olduğu durumdan kendisini kurtarması için zaruridir."
- "Meselenin bütün boyutlarıyla..."
"Türk vatandaşlara ait kimlik bilgilerinin sızdırıldığı" iddiasına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, bununla ilgili Adalet Bakanlığının gerekli soruşturmaları başlattığını hatırlattı.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından seçime giren partilere seçim zamanlarında seçmen kayıtlarının verildiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Öyle anlaşılıyor ki bu sürede bir sızma ortaya çıkmış. Ama resmi bir şey söyleyebilmemiz için bu soruşturmanın bitirilmesini beklememiz lazım. Burada meselenin bütün boyutlarıyla aydınlatılmasının temin edilmesi gerekiyor." dedi.
"Söz konusu bilgilerin sızdırılmasında Paralel Devlet Yapılanması (PDY) bağlantısı olduğu" iddialarına ilişkin değerlendirmesi sorulan Kurtulmuş, PDY'nin "çılgın bir vaziyette" olduğunu bildirdi.
"Terör örgütüyle işbirliği, dışarıda Türkiye’yi şikayet etmek, çok sayıda dava ile mahkemeleri kilitlemek, ellerine geçirdikleri zannettikleri her yerde etkili bir şekilde devleti, devlet müessesini işleyemez bir hale getirmek, siyaseti sorun çözemez hala getirmek için PDY ahdetmiş vaziyette" diyen Kurtulmuş, PDY'nin, içerideki ve dışarıdaki bütün kirli ittifakları kullanarak elinde hangi imkan varsa kullandığını vurguladı.
- "Vahim bir durumdur, önemli bir durumdur"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şunları ifade etti:
"Bir kere en azından kişisel verilerdir, seçmen verileridir. Zaten seçmen sandıklarında var olan verilerdir. Ama sonuç itibarıyla bu bilgilerin sızdırılmış olması başlı başına son derece vahim bir durumdur. Hiç kimsenin, hiçbir şekilde bu bilgileri kullanım amacının dışında sızdırma hakkı yoktur, bu başlı başına bir suçtur. Bunlar sandık kurullarında kullanılacak olan bilgilerdir. Vatandaşları oy verme öncesinde ve sonrasında ilgilendiren bilgilerdir. Bu bilgilerin bir şekilde dışarıya sızdırılması kabul edilemez. Bilginin önemli olması, önemsiz olması başka bir konudur ama bizatihi sızdırılmaması gereken bilgilerin dışarıya sızdırılması başka bir konudur. Dolayısıyla meseleye buradan bakmak lazım, vahim bir durumdur, önemli bir durumdur. Bunun gereğinin yerine getirilmesi şarttır."
- "Terör örgütleri tamamen bitirilerek bu mücadele sona erdirilecek"
"Terörle mücadelede hangi aşamada olunduğu" sorusu üzerine Kurtulmuş, çok önemli bir mesafenin alındığına dikkati çekti.
Türkiye'nin terörle yeni karşılaşmadığını, özellikle 22 Temmuz'dan bu yana Türkiye'nin çok taraflı bir terör saldırısıyla karşı karşıya olduğunu belirten Kurtulmuş, Türkiye’nin karşısında açık bir şiddet ve suç mekanizması bulunduğunu bildirdi.
Terör örgütlerinin, vekalet savaşlarının taşeronları olduğunun altını çizen Kurtulmuş, "Terör örgütlerinin ortak tarafı, arkalarından kendilerine güç veren siyasi, iktisadi, hatta silah desteği veren unsurlar tarafından Türkiye'yi bloke etmek için, Türkiye'nin güçlü yürüyüşünü engellemeleri için kullanılıyor. Bu kadar açık" diye konuştu.
Kurtulmuş, terör örgütlerinin başlattığı bu kadar etkin mücadeleye karşılık Türkiye'de askerin, emniyetin, polis ve jandarmanın özel harekat biriminin, istihbarat birimlerinin mükemmel bir koordinasyon içerisinde süreci ilerlettiğine işaret etti.
Zor bir mücadelenin yapıldığını vurgulayan Kurtulmuş, şehir merkezlerinde açılan çukurlar, el yapımı patlayıcılar ve barikatlara değindi.
Kurtulmuş, mücadelenin çok hassas bir şekilde sürdüğüne dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Hiçbir sivilin burnunun kanamaması için azami gayret sarf ediliyor. Dolayısıyla hakikaten zor bir süreç. Ama şimdiye kadar mükemmel bir koordinasyonla yürüyor. Sonunda bütün o şehirler eskisinden çok daha güzel, halkımızın çok daha huzur ve güvenlik içinde yaşayacağı yerler haline getirilecek. Terörle mücadele arızidir. Terör örgütleri tamamen bitirilerek bu mücadele sona erdirilecek. Biz bölge halkımızla birlikte, hiçbir zaman terör örgütüne destek vermeyen bölgedeki kardeşlerimizle inşallah çok daha güçlü şehirler imar edeceğiz."
"Devlet Bahçeli'nin çok konuşulan bir önerisi oldu. Dedi ki 'Üç gün süre verin. Halk boşaltsın orayı. Taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmayın' diye. Bu çağda bunun uygulanması mümkün mü?" sorusu üzerine Kurtulmuş, bir taraftan terör örgütlerini hareketsiz hale getirmek, terörün belini kırmak için ne gerekiyorsa yapacaklarını, ancak diğer taraftan sivillere asla zarar gelmemesi için azami gayret sarf edeceklerini, tüm bunları yaparken de bu mücadeleyi hukuk kuralları içinde gerçekleştireceklerini belirtti.
Terör örgütünün hak, hukuk, ahlak, vicdan, insaf gibi bir kaygısı bulunmadığını aktaran Kurtulmuş, "İnsanları baskı altında tutuyor. 'Kapınızın anahtarını açık bırakın, evinize gerekirse gece gireriz' diyor. 'Arabanızın kontaklarında anahtarı olsun' diyor. Şehirleri yıkıyor, evleri yıkıyor. Şiddet kullanan, elinde silah, suç işleyen bir mekanizma olan bu tür yapıların görevi yakmaktır, yıkmaktır. Bizim vazifemiz ise yapmaktır. Biz zor olanı, hukuk kuralları içinde, vatandaşlarımızla bütünleşmiş bir şekilde yapmak durumundayız. Onlar ise hiçbir ölçü ve ahlak tanımadan yıkmak için ellerinden ne geliyorsa bunu yapacaklar" dedi.
- "Mesele Türkiye'yi hareketsiz hale getirmek"
Bu suç örgütlerinin, terör örgütlerinin, şiddet kullanan şebekelerin bakışının farklı olduğunu ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Biliyorlar ki hiçbir şekilde sonuç elde edemeyecekler. Bu yaptıklarının orada yaşayan kardeşlerimizin de aleyhine olduğunu biliyorlar ama mesele Türkiye'yi hareketsiz hale getirmek, Türkiye'yi meşgul etmek. Türkiye eğer terörle mücadeleye o devasa mali kaynaklarını vermemiş olsaydı, 40 bine yakın insan orada kaybedilmemiş olsaydı, Türkiye'nin şehirleri, köyleri, kasabaları tarumar edilmemiş olsaydı, Türkiye bugün 20 yıl öndeydi ve belki kişisel gelirimiz 20 bin dolar seviyelerindeydi."
Bu kumpası kuranların, terör üzerinden Türkiye'yi köşeye sıkıştıranların, "Türkiye'ye diz çöktürelim. Bu koşusunu, bu yürüyüşünü engelleyelim" dediğini belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Biz onun için, demokrasi, hukuk kuralları içinde, insan haklarına saygılı bir biçimde terör örgütlerinin belini kıracağız, terör örgütlerini hareketsiz hale getireceğiz ama halkımıza en ufak bir zarar gelmemesi için de özen göstereceğiz. Biz bunu hukuk kuralları içinde yapmak mecburiyetindeyiz. Bunu yaparken de tabii ki orada bir tek kardeşimizin dahi, bir tek emniyet görevlimizin, polisimizin, askerimizin burnunun kanamasını istemeyiz, ama sahada iyi bir eş güdümle bunları inşallah planlarız. Kayıplarımızı daha da azaltacak adımlar nelerdir? Bunlar biraz da sahada, o operasyonu yönetenlerin ortaya koyacağı birtakım tekliflerle gelişecek olan süreçlerdir. Her yerde başka bir mücadele yöntemi de gelişiyor. Sur'da başka, Cizre'de başka, Silopi'de başka, şimdi Nusaybin'de bambaşka bir tabloyla karşı karşıyayız. Umut ediyorum ki hukuk kuralları içinde gereken yapılacak."
- Paralel yapıyla mücadele
"Terörle mücadelede paralel yapının bir ittifakından bahsediliyor. Sayın Cumhurbaşkanı çok net bir şekilde 'Kayıpların artmasındaki faktörlerden biri paralel yapıdır' dedi. Sayın Başbakan, 'PKK ile paralel yapının el ele verdiğini somut bir şekilde tespit ettik' dedi. Bu iş birliğinden tam olarak ne kastediliyor?" sorusu üzerine Kurtulmuş, şehirleri yakan yıkan, hendekleri açan, çukurları kazan, bombaları yerleştiren, bu yapının şehir örgütlenmesini sağlayanlar içinde çok sayıda suçüstü yakalananlar bulunduğunu ve bir ilde benzer olaylarda yakalanıp mahkemeye çıkarılan bu kişilerin serbest bırakıldığını, başka ilde ise aynı suçtan yakalananların tutuklandığını söyledi.
Kurtulmuş, "Şimdi serbest bırakılanlara bakıyorsunuz arkasında maalesef yargının içindeki paralel çetelerin bunda parmağı olduğunu görüyorsunuz. Yine aynı şekilde Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki illerimize gönderilen emniyet içindeki unsurların toplumsal olaylar sırasında birtakım aksamaları, birtakım duyarsızlıkları ortaya koydukları da tespit edildi. İhmal, provoke, görmemek gibi... Bunlar için de binlerce soruşturma açıldı. Müfettişlerin soruşturmaları sonucu bu tür ihmalleri, kusurları, belki kasıtları görülenlerin yüzlercesi, görevinden alındı, yerleri değiştirildi, bir kısmı da meslekten ihraç edildi" diye konuştu.
- "Açık bir ittifak, çok net bir ittifak var"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yakın tarihimizi şöyle bir düşünün, Oslo'daki görüşmelerin deşifre edilmesi; içinde paralel yapı var. Dönemin başbakanı olan Cumhurbaşkanımızın dinlenmesi; içinde paralel yapı var. Dönemin dışişleri bakanı olan Başbakan'ın ofisinin dinlenmesi; içinde bunlar var. MİT tırlarının durdurulması; içinde bunlar var. Habur'dan gelen görüntülerin organizasyonsuzluğu; içinde bunlar var. 17-25 Aralık operasyonları ve sonrası sokak eylemleri; içinde bunlar var. HDP ile seçim ittifakı içinde bunlar var. PKK ile ittifak içinde bunlar var.
'İftira atıyorsunuz' diyenler, Cumhurbaşkanımızın Washington'daki ziyaretine baksınlar, bir tarafta PKK'nın adamları, bir tarafta paralel yapının en popüler, en bilinen adamları, diğer tarafta ASALA grubunun en bilinen adamları, el birliğiyle güle oynaya protesto gösterisi yapıyor. Daha ne yapılması lazım. Artık sadece bir partiye, sadece hükümete karşı olmak değil, bu Türkiye'nin beka meselesidir, istikbal meselesidir. Türkiye bu terör tehdidini başından uzaklaştırmak, halkıyla bütünleşerek güçlü bir şekilde reformlara, demokrasiye, kalkınma hamlelerine devam etmek mecburiyetindedir. Bakıyorsunuz kimler Türkiye'ye karşı hareket ediyor, en merkezinde bu örgüt var, paralel örgüt var. Dolayısıyla açık bir ittifak, çok net bir ittifak var. Soruşturmalar devam ediyor. Bu ittifakın birtakım finansal alanlarda yapmış oldukları operasyonların üzerine gidiliyor, bunlar tek tek ortaya çıkarılıyor. Türkiye, uzun yıllardır karşılaşmış olduğu en önemli tehditlerden biriyle karşı karşıyadır."
- "Devlet bu tehditten de arındırılacak"
"Paralel yapı mensuplarının terör örgütü PKK'ya bilgi sızdırdığına" ilişkin iddiaların sorulması üzerine Kurtulmuş, bunu söylemek için çok somut bir bilgiye ihtiyaç bulunduğunu belirterek, "Bilgi sızmaması için geçmiş tecrübelerden de istifade ederek hem emniyet müdürlerimiz hem TSK'nın ilgili birimleri son derece hassas bir şekilde hareket ediyor ve güvenlik birimlerimiz kendi arasındaki istihbarat paylaşımında da artık mükemmel bir koordinasyonla hareket ediyor" diye konuştu.
"Paralel yapı mensupları devlet içinde neden hala bitirilemedi. Uyuyan hücreler mi var, deşifre olmamış isimler mi var? Güçlük ne?" sorusuna karşılık Kurtulmuş, yıllardır bürokrasinin içine gizlenen paralel yapının, kilit noktalara yerleşip eleman seçimlerinde de kendi adamlarını alarak, Merkez Bankasından TSK'ya, Milli Eğitim Bakanlığından Kalkınma Bakanlığına kadar çok farklı bakanlıkta, kamu kurum ve kuruluşlarında kök saldığını söyledi.
Numan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"KPSS yolsuzlukları, sınavlardaki yolsuzluklar, belli kurumların bir dönemde aldıkları adamların, elemanların neredeyse tamamı aynı yapının içinden seçilmiş. Çok bilinçli bir kadrolaşma içinde olmuşlar. Ne yazık ki çok geç fark edilmişler. Bunların tasfiye edilmesi öyle kolay değil. Çok hızlı bir şekilde bu süreç takip ediliyor. Ama şimdi de 'kripto paralelci' dediğimiz, 'kripto cemaatçi' dediğimiz, kendini kamufle etmek için yeri geldiği zaman cemaate küfrediyor, yeri geldiği zaman cemaatin başındaki adama küfrediyor. Kendisini saklıyor hatta cemaate karşı mücadele ediyormuş gibi görülüyor. Dolayısıyla son derece zor.
Tüm bunları yaparken nasıl terörle mücadelede hukuk içinde olmak durumundaysak, bunları yaparken de bizi bağlayan şey herkesin hakkını, hukukunu korumak, kimseyi iftarının kurbanı etmemek, oradaki işimizi de hukuk çerçevesinde yapmak durumundayız. Orada nasıl PKK insafsız ve ölçüsüz bir şekilde hareket ediyorsa, burada da FETÖ insafsız ve vicdansız bir şekilde hareket ediyor. Onların hiçbir kuralı yok. Yalan söylüyor, iftira atıyor, montaj yapıyor, hakaret ediyor, kendisini gizliyor, kendi değerlerini örtüyor, inanmadığı şekilde konuşuyor ama siz bunları yapamazsınız. Siz devleti yönetiyorsanız, yaptığınız işleri hukuk içinde yapmak zorundasınız. FETÖ'ye karşı bu mücadele de hukuk içinde sonuna kadar sürdürülecek ve devlet bu tehditten de arındırılacak."
- "Hiçbir devlet buna müsaade etmez"
Kurtulmuş, "Emekli bir general, bir gazeteye verdiği röportajda dedi ki 'TSK içinde de ciddi bir şekilde yapılanmışlar. Albay ve general seviyesine kadar yükselmiş isimleri tek tek sayarım' diye. TSK içinde de var mı paralel yapı mensupları?" sorusu üzerine, paralel yapıyla mücadelenin sadece hükümetin sorumluluğunda bulunmadığını, MGK toplantılarında bu konunun defaatle ele alındığını ve paralel yapının Türkiye'nin milli güvenliğini tehdit eden tehlikelerden biri olarak görülüp, mücadelenin devlet politikası haline dönüştürüldüğünü söyledi.
Devletin tüm kurumları gibi TSK'nın da paralel yapıyla mücadele etmek durumunda olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Nasıl Kalkınma Bakanlığı bununla mücadele etmek durumundaysa, nasıl İçişleri Bakanlığı bununla mücadele etmek durumundaysa, nasıl Merkez Bankası bununla mücadele etmek durumundaysa, aynı şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri de bununla mücadele etmek durumunda. Bu kişilere karşı bir mücadele değildir. Türkiye'nin güvenliğiyle ilgili bir risktir. Düşünün devletin resmi bilgilerinin önemli bir kısmı devlet dışında birileri tarafından kullanılıyor. Devletin içinde var olan insanlar emri bağlı olduğu amirinden değil, dışarıda hiç ilgisi olmayan imamından alıyor. Hiçbir devlet buna müsaade etmez. Bu devletin işleyişini paralelize edecek bir durumdur ama daha önemlisi bizatihi böyle bir örgütün varlığı Türkiye'de demokrasi için bir tehdittir. Demokrasinin bir numaralı kuralı, egemenliğin kaynağının millet iradesi olmasıdır. Ama milletten oy almayan, hiçbir şekilde millete hesap vermeyen bir örgüt, devletten almadığı, milletten almadığı bir yetkiyi devletin gücüyle kullanmaya çalışırsa, bu açık bir şekilde milli iradenin gaspıdır, ihlalidir. Bu demokrasinin ortadan kaldırılmasıdır" diye konuştu.
Paralel yapının, Türk Silahlı Kuvvetler içinde ne oranda var olduğu sorusu üzerine Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, paralel yapıyla mücadelenin sadece hükümetin sorumluluğunda bulunmadığını belirterek, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında defaatle bu konunun gündeme alındığını ve Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden tehlikelerden biri olarak devlet politikası haline dönüştürüldüğünü ifade etti.
Kurtulmuş, "Dolayısıyla nasıl Kalkınma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Merkez Bankası bununla mücadele etmek durumundaysa, Türk Silahlı Kuvvetleri de bununla mücadele etmek durumunda. Bu kişilere karşı bir mücadele değildir. Düşünün elinizdeki resmi bilgilerin bir kısmı devlet dışında birileri tarafından kullanılıyor. Devletin içerisinde var olan insanlar, bağlı olduğu amirinden değil, dışarıda hiç ilgisi olmayan imamından alıyor. Hiçbir devlet buna müsaade etmez. Bu devletin işleyişini paralelize edecek bir durumdur. Daha önemlisi bizatihi böyle bir örgütün varlığı Türkiye'de demokrasi için bir tehdittir." diye konuştu.
Kurtulmuş, söz konusu yapının, devletten almadığı, milletten almadığı yetkiyle devletin gücünü kullanmaya çalışmasının açık şekilde milli iradenin gasbı anlamına geldiğini vurgulayarak, "Devletin kurumlarından birisi olan Türk Silahlı Kuvvetleri de üzerine düşeni yerine getirmektedir." ifadesini kullandı.
Terörle mücadelede Cumhurbaşkanı ve Başbakanın ayrı görüşlerde olduğu yönünde tartışmaların yaşandığı, bu konuda kendisinin görüşlerinin sorulması üzerine Kurtulmuş, son zamanda birilerinin, Türkiye yönetiminde çift başlılık ya da fikir uyuşmazlığı fikri üzerinden hareket ettiğini, kamuoyunda böyle bir görüntünün oluşturulmaya çalışıldığını belirterek, şunları söyledi:
"Kusura bakmasınlar böyle bir şey yok. Terörle mücadelede devletimizin başı olan Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, ilgili kurumlarımız ve bütün birimlerimiz ortak bir hedef içerisinde. Vatandaşlarımız şundan emin olsunlar ki bu anlamda en ufak bir kopukluk söz konusu değildir. Strateji içerisinde bu adımlar atılmaya çalışılıyor. Türkiye'de son dönemde terörle mücadelede en üst düzeyde bir koordinasyon var. Bu koordinasyonda çalışmalarımız devam ediyor."
Çözüm Süreci'nde hükümetin, sorunu kansız bir şekilde çözmek hedefinde olduğunu anımsatan Kurtulmuş, "O süreç yaşanmasaydı, bugün Türkiye'de bambaşka bir tablo yer alacaktı." dedi.
Bu süreçte terörle mücadeleyi sonuna kadar sürdürmek için gayret gösterildiğini vurgulayan Kurtulmuş, terör örgütlerini artık muhatap olmaktan çıkaracaklarını kaydetti.
Bölge halkının düşüncelerinin kendileri için önemli olduğunu belirten Kurtulmuş, sürecin bundan sonra sivil bir süreç olarak devam edeceğine işaret ederek, "Devlete karşı 'Şah, Mat' demiş, arkasına da cümle alemi alarak devlete diz çöktürmeye çalışan bir örgütle oturup konuşulması mümkün değil." dedi.
- Vatandaşlıktan çıkarma tartışmaları
Terörle mücadelede ne gerekiyorsa yapılacağını anlatan Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, vatandaşlıktan çıkarma durumunun da bir yöntem olduğunu, eksik kalan tarafların tamamlanabileceğini ifade ederek, "Sonuçta bu Adalet Bakanlığımızın anayasanın ilgili yasaları çerçevesinde yapacağı bir çalışma diye gündeme gelecektir. Şu aşamada Adalet Bakanlığımızın böyle bir çalışması, bitirilmiş bir çalışması, hazırlanmış bir çalışması ve hükümetin gündemine getirilmiş bir çalışması mevcut değildir. Gerekirse Adalet Bakanlığı anayasal ve yasal çerçeve içerisinde bunları tartışır, olgunlaştırır, hükümetin gündemine gelir." değerlendirmesinde bulundu.
- Dokunulmazlık tartışmaları
Numan Kurtulmuş, hükümetin ana çerçevesinin bugünkü şartlar içerisinde en doğru teklif olduğunu düşündüğünü belirterek, şunları anlattı:
"Muhalefet partileri ne diyordu, 'herkesin dosyaları kaldırılsın' Meclis'e gelmiş hangi dokunulmazlık dosyası varsa bunları kaldıralım. Ama bunları yaparken de bir şark kurnazlığının içerisine düşmeyelim. 500 küsur dosyanın her birisini bu sabah biz konuşmaya başlasak herhalde Meclis'in bir yıllık gündemini işgal ederiz, böyle bir şeye hakkımız yok. Terör de zaten bunu istiyor. Terör, yasama çalışmasın istiyor, yürütme hareket edemesin istiyor, Türkiye'nin ekonomisi ilerlemesin istiyor, Türkiye'de sosyal barış olmasın istiyor, vatandaş korksun, istiyor, herkes kendi işini yapamasın istiyor. Biz de tam tersine onlar bizim bu alanlarda önümüzü tıkamak istiyorsa biz de Meclis'in önünü açalım, yasamanın önünü açalım...
Biz, siyaset olarak bu sorumluluğu niye üstlenelim, bu sorumluluk bizim sorumluluğumuz, dokunulmazlıkların kaldırılmasını sağlamak. Buyurun kaldıralım, ilgili mahkemelere gitsin, bundan sonrasına bağımsız yargı karar versin, dosyalar hakkında ne karar veriyorlarsa sonuçlarını hep beraber görelim. Bu en doğru yoldur. Bu bizim bir kaç saatimizi alır. Parlamentoda yapacağımız bir anayasa değişikliği... Bu en makul teklifti ama bu teklifi bir bir türlü işlemez hale getirmek ya şark kurnazlığıyla parlamentoyu meşgul etmek anlamına gelir ya da ipe un sererek süreci çıkmaz yola sokmak anlamına gelir. Buradan sonuç alınmaz. Parlamentodaki partilere bir kez daha çağrı yapıyorum, kamuoyununda böylesine beklentisinin olduğu bir dönemde siyasetin üzerinden bu yükü hep beraber kaldıralım. Anayasa ek maddesini koyalım, değişikliğimizi yapalım ve dokunulmazlıklar kaldırılsın. Evet dememeleri halinde ise oturup konuşacağız, siyaseten en uygunu ne ise onu yapacağız."
- Yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi
Kurtulmuş, yeni bir anayasa yapmanın TBMM'nin en temel sorumlulukları arasında bulunduğunu, bu parlamentonun yeni bir anayasa yapmaması durumunda siyaseten bir şey yapmamış sayılacağını bildirdi.
Yeni anayasa yapmanın sadece AK Parti'nin boynunun borcu olmadığını, Türkiye'nin silahların gölgesinde anayasa yazma geleneğinden kurtulması gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Türkiye, sivil, demokratik, katılımcı, çağdaş bir anayasa yapmak mecburiyetindedir. Burada yazma ile yapmak arasındaki farkı da belirtmiş olalım. Hiçbir partinin tek başına anayasası olmaz. Anayasa milletin anayasasıdır. Biz başından itibaren, 'gelin arkadaş bizim 317 milletvekilimiz var ama sanki bizim de sizin kadar milletvekilimiz varmış gibi 3'er kişi gelin ortak bir anayasa komisyonu kuralım, eteklerimizdeki taşları dökelim, kim ne biliyorsa bunu söylesin' dedik. Biz Türkiye'de etkin bir yürütmenin önemli araçlarından birisi olarak başkanlık sistemini görüyoruz, ancak sadece başkanlık sistemini tartışmıyoruz. Başkanlık sistemi cüzlerden birisi. Çok sayıda konudan oluşan anayasal bir reform. Çok farklı alanlardan birisi de etkin bir yürütme sisteminin oluşturulması. Ama baştan peşin peşin 'falanca konuyu konuşursanız biz yokuz' derseniz bunun adı oyun bozanlıktır, anayasa kaçkınlığıdır. Anayasa kaçkınlığı yapanlara da bu millet prim vermez."
Anayasa ihtiyacından bahsedildiği takdirde bunun bir de süresinin olmasının önemine değinen Kurtulmuş, "Bu yasama dönemi bitene kadar ya da bir daha ki yasama döneminin başlangıcına kadar bu konunun olgunlaşmasını bekleriz, Parlamentoya sonunda kendi teklifimizi veririz. Kendi teklifimizde ise tekraren söylüyorum, sivil, çoğulcu, özgürlükçü, demokratik bir anayasa metni olacaktır. Bu metin üzerinde hiçbir partinin, AK Parti grubu dahil hiçbir partinin grup kararı olamaz. Bütün partiler milletvekillerini serbest bırakmak mecburiyetinde. Milletvekilleri kendi özgür iradesiyle AK Parti'nin ortaya koyduğu, milletin istediği bir anayasaya oy verir ve inşallah 367'yi buluruz. Bulamazsak 330'u bulup millete gideriz. Sonuçta millet ne diyorsa başımızın üstünde yeri var." diye konuştu.
Kurtulmuş, toplumda yeni anayasa ihtiyacının arttığına da değinerek, istenen sayıya ulaşılabileceğine inandığını sözlerine ekledi.