Kurtulmuş, 65. Hükümet Programı üzerinde TBMM Genel Kurulu'nda konuştu

ANKARA - Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, 65. Hükümet Programı üzerinde TBMM Genel Kurulunda Hükümet adına yaptığı konuşmada, bugünün 27 Mayıs darbesinin yıl dönümü olduğunu anımsattı.
Türkiye siyasi tarihinin bu kara gününü lanetle, ibretle hatırladıklarını ifade eden Kurtulmuş, 27 Mayıs darbesinde milletin emeğini, siyasi iradesini yok sayan, milletin canından çok sevdiği siyasi liderlerini darağacında şehit eden anlayışı, darbeci, baskıcı anlayışı bir kere daha lanetlediklerini belirtti.
Kurtulmuş, Türkiye'nin bir daha o günlere geri dönmemesi için Meclis'in elinden geleni yapması gerektiğini vurgulayarak, "27 Mayıs darbesi sonrasında idam sehpasında şehit edilen Menderes, Zorlu, Polatkan'ı rahmet ve minnetle anıyoruz. Bu memlekete her türlü hizmeti yapmış olan bütün geçmişlerimizi, hayırla, minnetle ve şükranla yad ediyoruz." dedi.
- "Süper lige çıkmadık"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, 65. Hükümeti, "reform, atılım, icraat hükümeti" olarak nitelendirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu Hükümet, geçmiş 14 yıllık süre içinde, AK Parti Hükümetleri tarafından Türkiye'de yapılan değişimleri, öncelikli olarak sistematik hale getirmek, yani bunları dönüşüm süreçleri içinde tamamlayarak, siyasi, ekonomik, toplumsal, hukuki reformları sonlandırmak durumundadır. Bu çerçevede bizler fani insanlar olarak biliyoruz ki her birimiz ülkeyi hangi seviyede yönetirsek yönetelim, hepimiz fani insanlarız. Yapmamız gereken milletin üzerimizde olan hakkını yerine getirmek, bu ülkede demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla yerleştirmek, millete hizmet yolundaki sistematik değişimleri, reformları kalıcı hale getirerek, siyasi aktörlerden, siyasi figürlerden bağımsız olarak kalıcı kılmaktır. Bu çerçevede 65. Hükümetin öncelikli hedefi bu icraatlarını kalıcı hale getirmek, sistematik olarak dönüşümleri sağlamak ve bunları Türkiye siyasetinin, ekonomisinin geleceğine taşımaktır. Bunu yapmak için de bir seferberlik ruhuyla, hem siyaset kurumunu hem de bürokrasiyi hem de Türkiye siyasetini, ekonomisini ilgilendiren bütün çözüm ortaklarını 65. Hükümetin programının bir paydaşı hale getirmek, bu anlamda bir seferberlik ruhuyla önümüzdeki süreyi yani milletin bize 1 Kasım'da verdiği süreyi en iyi şekilde kullanabilmektir."
Türkiye'nin nice merhalelerden buraya kadar geldiğini, büyük mesafeler alındığını ancak yapılacak çok işler bulunduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "Futbol tabiriyle söylemek gerekirse, birinci ligten play off'a çıktık ama henüz süper lige çıkmış vaziyette değiliz. 65. Hükümetin ana görevi, Türkiye'yi, sizlerin de katkısıyla süper lige çıkarmak, yani dünyanın 10 büyük ülkesinden birisi yapmaktır." diye konuştu.
Kurtulmuş, Türkiye'nin 65. Hükümet ile ortaya koyacağı icraatların 5 ana direk üzerinde yükseldiğini belirtti.
Bunlardan birincisinin ekonomide faz değişimini gerçekleştirmek olduğunu dile getiren Kurtulmuş, Türkiye ekonomisinde, 2002 şartlarıyla kıyaslandığında makro ekonomik istikrar bakımından büyük merhaleler aşıldığını söyledi.
Kurtulmuş, bir ülkenin, dünyanın süper liginde olan bir ülke haline gelebilmesi için patentleriyle, markalarıyla, AR-GE yatırımlarıyla, yüksek teknolojilerindeki markalarıyla dünyada rekabet edebilir hale gelmesi gerektiğini kaydetti. Kurtulmuş, bunun için 65. Hükümet döneminde sadece makro istikrarı esas alan bir anlayışta değil, bu makro istikrarı mikro başarılarla sürdürecek farklı performansı ortaya koymaları gerektiğini bildirerek, "Yani yatırımlarımızla, projelerimizle, havalimanlarımızla, denizlimanlarımızla, duble yollarımızla, duble tren yollarımızla Türkiye'de her alanda yatırımı, kamu ve özel sektör bakımından ileriye götüreceğiz." dedi.
-"Üreten Türkiye"
Türkiye'nin en üst beynini oluşturan takım olarak görecekleri AR-GE, patent ve markalara özel önem verdiklerine dikkati çeken Kurtulmuş, bunun üzerinden Türkiye'nin uluslararası alanda rekabet gücünü artırmayı hedeflediklerini bildirdi.
Kurtulmuş, Türkiye ekonomisinin istihdam bakımından yüzde 80'ini, ekonomik büyüklük bakımından yüzde 65'ini oluşturan KOBİ'lere destek vermenin, 65. Hükümet'in önceliklerinden biri olduğunu ifade etti.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Toplumun dar gelirli kesimlerini, orta sınıflarını da sadece sosyal yardımlar değil, güçlendirilmiş sosyal politikalar çerçevesinde onları da ihmal etmeyen bir programla huzurunuza geldik. 65. Hükümet'in ekonomi politikası, üreten Türkiye sloganıyla özetlenebilir. Her tarafta, her alanda üreten toplumun bütün kesimlerinin bu üretimden pay aldığı güçlü bir Türkiye ekonomisini inşallah oluşturacağız. Böylece 2023 hedeflerine, inşallah 2023'e gelmeden ulaşmış olacağız." diye konuştu.
-"Düğmelerine basılmış şekilde..."
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, terörün sona erdirilmesinin Hükümet'in ikinci önemli ayağı olduğuna işaret ederek, Türkiye'de terör örgütleriyle 22 Temmuz 2015'ten itibaren devam eden bir mücadele olduğunu vurguladı.
AK Parti iktidarından önce terörün sıfır olduğuna dair yapılan eleştirilere de yanıt veren Kurtulmuş, ülkede terörle 40 yıldır mücadele edildiğini anımsattı.
Kurtulmuş, terörün bir şekilde, her zaman dışarıdan destek alarak, Türkiye'nin başına bela olduğunu dile getirerek, "Türkiye'de on binlerce insanın ölmesine, binlerce asker ve polisimizin şehit olmasına neden olan bir terör belasıyla karşı karşıyayız. Bu terör belasının Türkiye'ye maliyeti 40 yılda 1,5 trilyon dolar oldu. İnşallah, elbirliğiyle hep beraber bir millet politikası olarak terörü sona erdireceğiz ve terör örgütlerini hareket edemez hale getireceğiz. Ne oldu da 22 Temmuz'dan sonra düğmelerine basılmış şekilde Türkiye'de bütün terör örgütleri harekete geçirildi. IŞİD'inden DHKP-C'sine ya da PKK'sına kadar bütün terör örgütleri maalesef eş zamanlı olarak, biraz da bölgedeki, Ortadoğu'daki gelişmelerden cesaret alarak, biraz da kendilerine her platformda destek veren siyasi, ekonomik, lojistik hatta her alanda bunların ellerinden tutarak, uluslararası alana çıkaranların destekleriyle 22 Temmuz'dan sonra terör, Türkiye'nin üzerine abanmaya başladı. Terörle mücadele meselesi, milletimizin bugün ortak meselesi haline gelmiştir." değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, terör örgütlerini, "sadece önde mücadele eden birkaç bin teröristten ibaret görmediklerini" dile getirerek, terör örgütleriyle mücadelenin, terör örgütlerinin arkasındaki yerli ve yabancı ortaklarını da görmeyi, onlara karşı da eşzamanlı bir mücadeleyi gerçekleştirmeyi zorunlu kıldığını belirtti.
-"Mücadeleyi başarıyla neticelendireceğiz"
Bu çerçevede bu mücadelede emeği geçen herkese ve güvenlik kuvvetlerine teşekkür eden Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Bir büyük teşekkürü de özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da terör örgütüne destek vermeyen Kürt kardeşlerimiz hak ediyor. Kürt kardeşlerimiz ve bölge halkı hak ediyor. Bu mücadelede bu desteği sağlayan halka da teşekkürü bir borç biliyoruz.
Türkiye'nin bu mücadelesinde zaman zaman terör örgütlerini de cesaretlendiren bir başka terör örgütüne de dikkat çekmek hükümet olarak vazifemizdir. Paralel devlet yapılanması olarak isimlendirilen ve Türkiye'nin güvenlik stratejisinin bir parçası haline gelen örgüt de mevcut. Bu örgütlenme, Türkiye'de ve yurt dışında, elindeki bütün imkanları seferber ederek sadece hükümete karşı değil aynı zamanda Türkiye'nin karşısında kim varsa ona destekle olmakla Türkiye'nin aleyhine çalışmaktadır. Bu örgütle mücadelede bütün yasal imkanlar çerçevesinde sonuna kadar gidecek ve inşallah bu mücadeleyi başarıyla neticelendireceğiz."
Kurtulmuş , 65. Hükümet'in üzerinde yükseldiği üçüncü büyük alanın "hukuki ve siyasi reformların tamamlanması" olduğunu söyledi.
Bu hukuki ve siyasi reformların gerçekleşmesinin, Türkiye siyasetinin ve Türk toplumunun daha ileriye gitmesi için zorunlu olduğunu belirten Kurtulmuş, "Çünkü Türkiye'nin üzerine giydirilen bu siyasal sistem, rejim demiyorum; dikkatinizi çekerim, milletin üstüne dar gelen bir deli gömleği gibidir. Bu siyasal sistem, anayasasıyla, siyasi partiler yasasıyla, Meclis içtüzüğüyle ve diğer bütün antidemokratik yasalarıyla önce 1960 darbesinin, arkasından geliştirilerek 1980 darbesinin Türkiye'ye hediyesidir. Türkiye, bu deli gömleğinden kurtulmak durumundadır." dedi.
"Bu millet eninde sonunda bu deli gömleğini üzerinden çıkaracak ve çöp tenekesine atmayı inşallah başaracaktır." ifadesini kullanan Kurtulmuş, "65. Hükümet olarak, 1 Kasım'da halkımıza verdiğimiz sözün ve 1 Kasım seçiminde halkın bize verdiği desteğin bir sonucu olarak, bu hukuki ve siyasi reformları gerçekleştirilmeyi hükümetin en temel sorumluluklarından birisi olarak görüyoruz." diye konuştu. Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Evet, Türkiye'de yeni bir Anayasa yapacağız. Bu yeni Anayasayı yapmak sadece AK Parti Grubu'nun ya da sadece 65. Hükümet'in kendisini bağladığı bir vazife ve sorumluluk değildir. Bu aynı zamanda yüce parlamentonun bir görevidir. Türkiye sivil, demokratik, katılımcı, çoğulcu yeni bir Anayasa yapacaktır. Bu Anayasayı yaparken Türkiye'de bütün siyasal tarafların bu sürece katkı sunması için üzerimize düşen her türlü sorumluğu yerine getirdiğimizi de hepiniz biliyorsunuz, şahitsiniz.
Anayasalar bir partinin anayasası olmaz, eyvallah, ama Anayasalar konuşulmaya başlandığı zaman 'bu Anayasayı ancak kanla değiştirirsiniz' anlamına gelen sözleri söylemek de asla demokratik anlayışla, teamülle bağdaşmaz. Burada konuşulmasaydı söylemeyecektim ama cümle aynen şöyle: 'Sizin istediğiniz Anayasa değişimine CHP asla imkan vermeyecektir.' Allah aşkına bu cümle ne demek? Anayasa değişikliğine imkan verecek olan yer CHP Grubu değil TBMM'dir; Anayasa değişikliğini isteyen, bu talebi dile getiren vatandaşlarımızdır. Tartışırız, sizler de teklifinizi getirirsiniz, bizler de teklifimizi getiririz. İki partimiz daha var onlar da teklifini getirir. Uzlaşma masasında uzlaşırız, uzlaşamayız; 330'u buluruz millete gideriz; 367'yi buluruz... Ancak Anayasanın tartışıldığı bir yerde 'bunu asla yapamazsınız' demek, millet iradesine saygısızlıktır, millet iradesini anlayamamaktır. Hele hele Anayasa değişikliği gibi Türkiye'nin hukuki reformlarının bir parçası olan bu konudan söz açılmışken konuyu dönüp dolaştırıp bir türlü kana getirmek, asla kabul edilemeyecek bir husustur."
-"Biz, başkanlık sistemini söylüyoruz"
"Türkiye inşallah siyasi ve hukuki reformlarını tamamlayacaktır." diyen Kurtulmuş, Anayasa değişikliğiyle birlikte diğer yasaların da demokratikleştirilmesi için hükümet olarak Mecliste siyasi partilerin desteğine müracaat edeceklerini söyledi.
Meclisin yeni bir İçtüzük, yeni ve demokratik bir siyasi partiler yasası, yeni seçim yasası yapacağını ve Türkiye'nin siyasal sistemini de kuvvetlendirmiş şekilde bu süreçten geçeceğini belirten Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Biz AK Parti olarak başkanlık sistemini söylüyoruz. Bu, milletle seçim sırasında yaptığımız taahhüdün, milletle olan vaatleşmemizin bir parçasıdır." dedi.
Başkanlık sistemini, Anayasal reform sürecinin bir parçası olduğunu söylediklerini dile getiren Kurtulmuş, "Sadece bunu alıp bütün Anayasal reform sürecinin aslı esası bundan ibaretmiş gibi tartışma yürütmeyi asla doğru bulmuyoruz. Türkiye'de etkin bir yürütmenin sağlanabilmesi, yargı reformunun yapılabilmesi, büyük bir denge mekanizmasının kurularak vatandaşın iradesinin siyasal sistemde daha etkin temsil edilmesini istemekten daha doğal ne olabilir? Bu çerçevede AK Parti Grubu, sizlerin de destekleriyle inşallah Türkiye'ye yakışır yeni bir Anayasa yapmayı sağlayacak ve Türkiye yeni bir Anayasa ile yoluna devam edecek." değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, Hükümet programının dördüncü temel direğinin, toplumsal bütünlüğün sağlanması olduğunu vurguladı.
Toplumsal bütünlüğün sağlanmasının 65. Hükümetin temel hedeflerinden birisi olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Bölgemizde bir oyun oynanıyor. Irak'ın işgaliyle başlayan süreçte, bölgede maalesef halklar temel fay hatları üzerinden birbirlerine düşman haline getirilmeye çalışılıyor. Bir tarafta etnik kimlikler, diğer taraftan mezhep kimlikleri üzerinden bu bölgede önce ülkeler, ardından da aynı ülkeler içinde milletler birbirlerine düşürülüyor. Bu oyuna asla gelmeyeceğiz. Ne etnik ayrımcılık üzerinden ne de mezhep ayrımcılığı üzerinden Türkiye'nin bölünmesine müsaade etmeyeceğiz, bu konudaki politikalara millet olarak fırsat vermeyeceğiz.
Bu alanda, toplumsal bütünlüğün sağlanması önündeki atılması gereken adımların hepsini atacağız ve vatandaşlarımızın hep birlikte, kimliği ne olursa olsun, kendisini hangi toplumsal kesime ait hissediyor olursa olsun, özgür ve eşit Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak hissedecek ve bu ülkenin esas sahiplerinden birisi olarak kendisini kabul edecektir."
- "İnsan odaklı bir anlayış vardır"
Kurtulmuş, Hükümet programının beşinci ana direğinin ise dış politikada sorunların çözümüne ilişkin müzakere ve karşılıklı rızaya dayalı yeni perspektiflerin ortaya konulması olduğunu vurguladı.
65. Hükümet programının, 2023 hedeflerine giden yolu kısaltan icracı bir Hükümet programı olduğunu ifade eden Kurtulmuş, "Reform ve icraatlarımızda insan odaklı bir anlayış vardır. Yatırım, istihdam, üretimi önceleyen bir anlayışla, toplumsal refahın sağlanması ve refahın adil bir şekilde paylaşılmasını öngören Türkiye hedefi vardır." değerlendirmesinde bulundu.
Numan Kurtulmuş, bu hedefe hizmet etmek için altı temel çalışma alanında Hükümetin çalışmalarını sürdüreceğini söyledi.
Bunlardan birincisinin demokrasi ve adalet, ikincisinin eğitim, üçüncüsünün reel ekonomi alanında atılacak adımlar olduğunu belirten Kurtulmuş, "Bu alanda yapılacak köklü değişimlerle Türkiye ekonomisinde hızlı bir faz değişimini sağlamak için öncelikli dönüşüm programlarının tatbik edilmesi ve bu çerçevede kamu maliyesi ve yönetimi alanındaki adımlarımızın hızlı bir şekilde atılmasıdır." diye konuştu.
- "Türkiye yüzde 5'in üzerinde büyüme hedefini tutturmak durumunda"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'nin ekonomide 2023 hedeflerine ulaşabilmek için, yüzde 5'in üzerinde büyüme hedefini tutturmak durumunda olduğunu söyledi.
Türkiye'nin büyümesinde maceracı olmayan ama asla büyüme hedefleri bakımından da herhangi bir şekilde kısıtlamaya gitmeden, üretim üzerinden büyüyen güçlü bir Türkiye ekonomisini hedeflediklerini belirten Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnşallah 65. Hükümetin görev süresi dolduğunda Türkiye, orta gelir grubundan üst gelir grubuna çıkacak, insani gelişmişlik bakımından da dünyanın en üst düzey ülkeleri arasında yerini alacaktır. Bunun için Türkiye'nin ekonomide vazgeçemeyeceği önceliklerden birisi, kalkınma stratejimizi, dördüncü sanayi devrimini ıskalamayacak şekilde gerçekleştirmektir. Türkiye bu anlamda nitelikli istihdamı oluşturabilecek, nitelikli üretimi ortaya koyabilecek ve inşallah yüksek teknolojiye sahip yurt içi üretimi artıracak ve bunların da ithalata bağımlılığını azaltacaktır.
Yeni bir sanayileşme politikası, 65. Hükümetin önceliklerinden birisidir. Yerli ve milli sanayiyi güçlendireceğiz. Bütün bunları yaparken Türkiye, yatırımcıya her türlü kolaylığı sağlayacak, yerli ve yabancı yatırımcının, Türkiye'deki yatırımlarının hızlı ve kolay bir şekilde yapılabilmesi için her türlü imkanını seferber edecektir. Yatırım ajansının etkinliği üzerinden yabancı sermayenin doğrudan yatırım olarak çekilmesi öncelikli hedeflerimizden birisidir. Yabancı yatırımcıya sağlayacağımız yatırım kolaylıklarının hepsini yerli yatırımcılara da sağlayacağız. Kim yatırım yapmak istiyorsa, yatırım yapmak isteyenin önüne turkuaz halıları sererek, onların yolunu açacağız."
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'nin, dünya ile ekonomik anlamda bağlarının kuvvetlendirilebilmesi için AB entegrasyonuna önem vereceklerini söyledi.
Türkiye'nin, mülteci anlaşması üzerinden, schengen vizesi alabilmesi için atılması gereken adımları 64. Hükümet döneminde attığını belirten Kurtulmuş, "Ancak AB hedefimiz var diye, AB'nin ortaya koyduğu mazeretleri, çoğu zaman mızıkçı bir şekilde ortaya koyduğu mazeretleri dinleyecek değiliz. Biz Türkiye olarak, üzerimize düşen sorumlulukları yerine getiriyoruz." ifadesini kullandı.
- "Vize serbestisi konusundaki sözlerimize bağlıyız"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Birileri, 'Türkiye 3 bin sene AB'ye girer' diyorsa bu bizim ayıbımız değil, bunu söyleyenlerin ayıbıdır. Türkiye'ye 3 bin yıl sonra AB'nin kapılarını gösterenlere şu soruyu sormak hakkımızdır. Acaba 30 sene sonra bugünkü AB ne halde olacak? Biz AB hedefine, özellikle vize serbestisi konusundaki sözlerimize bağlıyız. Ama kusura bakmayın, Türkiye sadece AB'ye muhtaç değil. Türkiye dünyanın bütün bölgeleriyle ilişki kurabilecek çok az ülkeden birisidir. Biz eş zamanlı olarak dünyanın bir çok bölgesindeki ticari ve siyasi oluşumlarla irtibatı olan bir ülkeyiz.
Türkiye, ABD ile Türk dünyasıyla, İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleriyle, Balkan Paktı üyeleriyle, Karadeniz Ekonomik İşbirliği üyeleriyle ve dünyanın başka ülkeleriyle, Afrika ve Latin Amerika ülkeleriyle eş zamanlı olarak ilişkilerini sürdüren bir ülkedir. Dünyada çoktan ekonomik savaşın başladığını, çoktan ekonomik kutuplaşmaların başladığını biliyor ve gayet iyi takip ediyoruz. Türkiye sadece önüne sürülen mecburi istikametlerle yürümek mecburiyetinde değildir. Bu çerçevede AB ile ilişkilerimize devam ederken, çok taraflı olarak diğer bütün ilişkilerimizin finansal, iktisadi ve siyasi ilişkilerimizin de öneminin farkındayız."
Kurtulmuş, Türkiye'nin mal ihracatında dünyadaki ticaretten aldığı payın mutlaka çok ileriye götürülmesi gerektiğini, Türkiye'nin dünyadaki mal ticaretinden payının yüzde 1,5'e çıkmasını hedeflediklerini ve bu istikamette yollarına devam edeceklerini söyledi.
Kurtulmuş, Türkiye'nin bir tasarruf açığı olduğunu ve bunu bildiklerini belirterek, bu tasarruf açığının kapatılabilmesi için hem içerideki tasarrufların artırılma tedbirlerini ortaya koyacaklarını hem de özellikle KOBİ'ler başta olmak üzere yatırımcıların finansal desteklerinin artırılması için yeni finansal enstrümanları geliştireceklerini vurguladı. Kurtulmuş, bu çerçevede Türkiye'de yenilikçi finansal politikaların ortaya konulması ve özellikle yaygın finansman yöntemleriyle yeni finansman alanlarının açılarak bu anlamda yatırımcının soluk almasının sağlanacağına işaret etti.
Kurtulmuş şöyle devam etti:
"Türkiye bütün bunları yaparken mali disiplinden asla taviz vermeden ama Türkiye'nin ileriye gitmesini sağlayacak olan üretim devrimini de gerçekleştirecek bir irade ortaya koyacaktır. Kamu sermayeli kuruluşlarımız açık, şeffaf ve hesap verebilir bir yapıda çalışmalarını sağlayacaktır.
Yurt dışı tasarrufları sadece artırmakla kalmayacak, bunları üretken alanlarda, Türkiye'nin hızlı bir biçimde büyümesini sağlayacak katma değeri yüksek alanlara da yönelteceğiz. Ayrıca altın bankacılığı başta olmak üzere altın şeklinde tutulan tasarrufların da Türkiye ekonomisine kazandırılması için her türlü imkanı seferber edeceğiz."
Kurtulmuş, Türkiye'nin ekonomisine can verecek olan GAP, DAP, DOKAP ve KOP gibi projelerin en kısa zamanda son noktaya gelmesi için imkanlarını seferber edeceklerini belirtirken, yapılacak olan yatırımlarda sadece kamu kaynaklarının değil, kamu-özel işbirliği yöntemleri kullanarak, bu yatırımların düşük maliyetle yapılmasını sağlayacaklarını kaydetti. Kurtulmuş, iş ve yatırım ortamının geliştirilmesine dönük çalışmaları da kesintisiz şekilde sürdüreceklerini ve bu alandan sorumlu olarak bir Başbakan Yardımcısının, iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili alanlarda çalışmalara riyaset edeceğine işaret etti.
Türkiye'nin dış politikada çok farklı yerlerle irtibata geçebilecek, çok farklı siyasal ve ekonomik merkezlerle ilişkisi olan bir ülke olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, şunları vurguladı:
"Bu anlamda Türkiye, dış politikasındaki çeşitliliği çoğaltacak ve bu alandaki imkanlarını arttıracak adımları da atacaktır. Sadece geçtiğimiz dönem içerisinde Türkiye küresel ölçekte çok önemli uluslararası toplantılara ev sahipliği yaptı. G-20 zirvesini Antalya'da yaptık. İslam İşbirliği Zirvesi'ni İstanbul'da yaptık. Geçtiğimiz hafta Dünya İnsani Zirvesi'ni İstanbul'da yaptık. Yine bu hafta sonunda En Az Gelişmiş Ülkeler Toplantısına ev sahipliği yapacağız. Ayrıca EXPO gibi önemli uluslararası organizasyonları da ifade etmek isterim.
Türkiye artık dünyadaki uluslararası büyük toplantılara başarıyla ev sahipliği yapabilecek ve bu toplantılarda öncülük yapabilecek bir seviyeye gelmiştir. Türkiye'nin dış politikasındaki bu çeşitlilik aslında bizim bu imkanlarımızı ortaya koyan en önemli nedenlerden birisidir."
- Eğitim bütçesi
Görüşmelerde eğitim bütçesine ilişkin bazı değerlendirmelerin yapıldığını anımsatan Kurtulmuş, eğitim bütçesinin genel yönetim bütçesi içerisindeki payının 2002 yılında 9,4 iken 2016 yılında 19,2 olduğunu söyledi. Kurtulmuş, eğitim bütçesinin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içindeki payının ise yüzde 3,2'den yüzde 5'e kadar çıktığını vurguladı. AK Parti iktidarı döneminde yapılan reformlara ilişkin bazı milletvekillerinin konuşmalarını hatırlatan Kurtulmuş, yapılan bazı reformları anlattı.
Kurtulmuş, Türkiye'nin merkezinde bulunduğu Ortadoğu coğrafyasında birilerinin hem etnik kavgaları körüklemek istediğine hem de mezhep ayrışmaları üzerinden halkı birbirine düşürmek istediğine dikkati çekerek, "Bunun sonucu olarak da bir taraftan işgallerle diğer taraftan da bu tür politikaların sonucu olarak ortaya El Kaide, IŞİD gibi bir takım cani terör örgütleri çıkıyor. Bütün dünya bir İngiliz anahtarı gibi her kapıyı açan, karanlık bir örgüt olan IŞİD ile mücadele etmek için seferber olmuştur ama ne hikmetse bütün dünya bütün ordularını seferber ederek bu örgütle mücadele edemiyor." dedi.
- "Yönümüzü bütün dünyaya çevireceğiz"
DAEŞ'in teolojisini anlamadan, DAEŞ'in teolojisinin panzehirini ortaya koymadan DAEŞ ile mücadelede bir ayağın mutlaka topal olacağını vurgulayan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"IŞİD ile mücadelenin teolojisi, panzehiri bu topraklardır. Anadolu, Rumeli topraklarıdır. Bundan asırlar evvel Horasan'dan, Fergana Vadisi'nden, Hoca Ahmet Yesevilerle, Yusuf Hamedanilerle ondan sonra Anadolu topraklarında Hacı Bektaş-ı Velilerle, Hacı Bayram-ı Velilerle gelip Rumeliye kadar gelen insanı sevmeyi hayatın merkezine alan, 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' diyen anlayıştır. Bu anlayışı bütün alanlarda hep beraber yeniden ortaya koyabilmek hepimizin boynunun borcudur.
Bunun için bunun panzehiri Anadolu'daki İslam geleneğidir. Biz yönümüzü bütün dünyaya çevireceğiz. Biz yönümüzü bütün gönül coğrafyamıza çevireceğiz. Gönül coğrafyamızın neresinde kim varsa, bütün mağdurlara, mazlumlara yönümüzü çevireceğiz ama bileceğiz ki kökümüz bu coğrafyadır, Anadolu ve Rumeli topraklarıdır. Buradaki bu kültürel birikimimizi de inşallah bütün dünyayla paylaşacağız."
Kurtulmuş, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan'ın Türkiye ile ilgili "donör ülke" eleştirilerine yanıt verdi. Donörün sadece "verici" olmadığını, aynı zamanda "hayırsever, hayır sahibi" anlamında kullanıldığını ifade eden Kurtulmuş, "Türkiye'nin dünyadaki donör ülkelerden birisi olmasından sizin de sevinmemiz lazım." diye konuştu.
CHP'li Tezcan'ın kendisine laf atması üzerine Kurtulmuş, "Adalar meselesini bir oturumda açalım istiyorsanız. Eyvallah. Adaları başka bir oturumda açarız." ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş, "donör ülke" meselesine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bakın İnsani Zirve'yi yaptık İstanbul'da. Herkes geliyor, bizim bu Schengen Vizesi konuşulurken, 'Ne güzel yapıyorsunuz, 3 milyon Suriyeli aldınız. Aferin'. Sırtımızı sıvazlıyorlar. Haydi siz de bir yerinden tutun, dünyadaki bu mülteci sorununa siz de karınca kararınca katkıda bulunun. Siz de dünyadaki bu devasa insani sorunları çözmek için omuz verin. Seyrediyorlar, akıl veriyorlar, zaman zaman da bunun üzerinden bizi terbiye etmeye çalışıyorlar. UNHCR diye bir kuruluş var. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği... Her ülke kendi payına göre buraya katkıda bulunsun. Bize de geliyorlar, konuşuyoruz, iyi işler de yapıyorlar, paraları yok. Adamlar bakıyorlar, sadece bir ofis. Haydi bakalım bu kadar zengin ülke, siz de buraya bir fon oluşturun. Gayrisafi Milli Hasılanız oranında oluşturduğunuz bu fon ile dünyadaki bu sorunları çözelim. İftiharla söylüyorum; donör ülke olmaktan da bu anlamda iftihar ettiğimi ifade etmek istiyorum. Türkiye, 2014 yılı rakamları itibarıyla nominal değer bakımından, insani ve kalkınma yardımları bakımından dünya üçüncüsü, GSMH bakımından dünya birincisi olan bir ülke."
- "Siyaset aynı istikamette Türkiye'yi götürme meselesi"
Kurtulmuş, bazılarının "güçlü Türkiye" sözünden alındığını ifade ederek, Türkiye'nin güçlü olmasını vatandaşın hayat standardının yükselmesi için istediklerini vurguladı.
Güçlü Türkiye'den kasıtlarının sadece ekonomik ve askeri olarak güçlü ülke olmadığını belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Bizim güçlü Türkiye'den anladığımız, 79 milyon yurttaşımızın her birinin bu memleketin esas sahibi olarak kendisini gördüğü, herkesin özgür olduğu, herkesin kendi inançlarını, yaşayışlarını açıkça ortaya koyduğu bir Türkiye'dir. Güçlü bir Türkiye'yi istememizin nedeni, sadece vatandaşlarımızın da güçlü olması değildir. Güçlü bir Türkiye'nin olmasını Afrika'dan Asya'nın içlerine, Mezopotamya'dan Afrika'nın güneyine kadar çok geniş bir coğrafyada, gönül coğrafyamızdaki bütün insanlarımızın hepsinin güçlü olması için istiyoruz. Bu istikamette Türkiye yoluna devam ediyor. İçeride tartışacağız. İçeride birbirimize makul sınırlar içerisinde her türlü sözü söyleyeceğiz. Siyaset karşısındakini yok etme sanatı değildir. Siyaset karşısındakini düşman bilme sanatı değildir. Siyaset, karşısındakiyle beraber taban tabana zıt olsa da aynı istikamete Türkiye'yi götürme meselesidir. Türkiye'yi bu hedefle, 65. Hükümet'in hedefleriyle 2023 hedeflerine inşallah hep beraber taşıyacağız. Eksik bıraktığımız yer varsa, doğru bir söz söylerseniz başımızın üstüne. Bazı görüşlerde aramızda Parlamentoda anlaşamazsak millete gideriz, millet ne karar verirse başımızın üstüne."
-"O doğrular herkesin kendisine kalsın"
Kendilerinin başkanlık sistemini söylediklerine işaret eden Kurtulmuş, "Biz bunun böyle olmasını söylüyoruz. AK Parti Grubu böyle olmasını istiyor. Millete gideriz. Millet neye karar verirse, milletin dediğinden başka hiçbir sözü asla kabul etmeyiz. Demokraside şunu da asla kabul etmez ve prim vermeyiz; 'Bizim alışkanlıklarımız, bizim bildiklerimiz, bize dayatılanlar, bize sınır olarak önümüze konulanlar bunlar doğrudur, bunlardan başka doğrulara prim vermeyiz' derseniz, kusura bakmayın o doğrular herkesin kendisine kalsın. O doğrularınızla baş başa kalın. Biz ise bize taban tabana zıt olan bir görüş milletin iradesinden çıkar ortaya gelirse, başımızın üstüne koyar kabul ederiz." dedi.
Kurtulmuş, 27 Mayıs'ın yıldönümüne değinerek, şunları kaydetti:
"Burada çoğu arkadaşımız, genç arkadaşlarımız var, onlar bir kısmını görmedi. Ben de 27 Mayıs'ı görmeyenlerdenim. 12 Mart'ı çocukluğumuzda hatırlıyoruz, 12 Eylül'ü yaşadık, 28 Şubat'ı yaşadık, 27 Nisan'ı yaşadık, 17-25 Aralık'ı yaşadık. Bunları yaşadık. Türkiye'de artık bunlar geride kaldı. Hepimiz şu alışkanlığı edineceğiz; sandıktan bana en zıt fikir çıksa da o fikre saygı duyarım. Sandıktan çıkan millet iradesini bir türlü gölgeleyecek, 'demokrasi sadece sandıktan ibarettir, değildir' diyecek ya da demokratik olarak milletin ortaya koyduğu tercihleri aşağılayacak hiçbir alışkanlığa sahip olmayın. Bu alışkanlıklarımızı bırakalım. Milletimiz ne diyorsa o olacak. Tekrar söylüyorum; o cümle söylenmese bunu söylemeyecektim. Bu memlekette bu millet oldukça, bu millet ne istiyorsa o olacak. CHP ne istiyorsa o olmayacak. Ama CHP'nin teklifini millet kabul ediyorsa, ona da diyecek bir şeyimiz yok."
Kurtulmuş, konuşmasını "65. Hükümet hayırlı olsun" diyerek tamamladı.