Türkiye geçtiğimiz 13-14 yıllık dönemi iyi bir şekilde değerlendirdi

İSTANBUL - Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Türkiye geçtiğimiz 13-14 yıllık dönemi iyi bir şekilde değerlendirmiş, makro ekonomide istikrarı sağlamış, siyasette birçok reform gerçekleştirmiştir. Özellikle askeri darbelerin ve antidemokratik rejimlerin tehditlerini ortadan kaldırmıştır" dedi.
Kurtulmuş, Dışişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) desteğinde, Borsa İstanbul ile Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı iş birliğiyle Al-Iktissad Wal-Aamal Group tarafından düzenlenen 11. Türk-Arap Ekonomi Forumunun kapanış oturumunda konuştu.
Çok büyük bir türbülanstan, insanlığın belki son dönemde yaşadığı ve belki de önümüzdeki yüzyıllarda yaşayacağı çok önemli değişim süreçlerinin birisinden geçildiğini belirten Kurtulmuş, bir taraftan dünya ekonomisinin yapısal değişimlerle karşı karşıya olduğunu, bir taraftan da dünya siyasal sisteminin İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan yapısını kaybettiğini, yeni bir döneme doğru evrilme arayışı içinde olduğunu anlattı.
Tüm bu değişikliklerin, türbülans ve çatışmaların genelinde, merkez noktasında Türkiye'nin ve Ortadoğu'nun içinde bulunduğu coğrafyanın bulunduğunu dile getiren Kurtulmuş, bu coğrafyanın gelecek dönemde de ekonomiden teknolojiye, siyasetten sosyal yapılara kadar birçok alandaki bu değişimlerin etkisinde kalacağını kaydetti.
Numan Kurtulmuş, "Bu değişimleri edilgen olarak mı seyredeceğiz, yoksa etken olarak Ortadoğu'daki ve bölgemizdeki bu değişim süreçlerinden etken olarak içinde yer alarak olumlu sonuçlar mı çıkaracağız? Bence esas soru budur." diyen Kurtulmuş, bölge ülkelerinde ekonomik, siyasi istikrarsızlığın had safhada olduğunu, ülkelerin bir kısmının işgal altında bir kısmının ise fiilen bölünmüş durumda olduğunu, bir kısmında iç savaşlar yaşandığını dile getirdi.
Bunların hepsini bir çözüme doğru götürmenin, hepsini bir avantaja çevirmenin Ortadoğu halklarının elinde olduğu düşüncesini taşıdığını vurgulayan Numan Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Dolayısıyla bu tür forumların, toplantıların bu türbülanslardan kurtulup, bunları olumlu bir şekle çevirmek için bir fırsat olduğu kanaatindeyim. Ümit ediyorum ki önümüzdeki 10 yıl bunun gerçekleştirilmesi için yeterli bir süredir. Bölgede her türlü imkanımız var. Yer altı, yer üstü kaynakları, insan gücü potansiyeli var. Gerçekten sistemin içine dahil olmaya çalışan, uzun seneler sistemin dışında bırakılan özellikle genç girişimci kitleler var. Bunlar sisteme girmek istiyor. Siyasette karar mekanizmalarının dışında bırakılan milyonlarca, belki on milyonlarca insan bu bölgede, siyasette karar mekanizmalarının, karar süreçlerinin içinde yer almak istiyor. Dolayısıyla 'Bütün bunları dinamik şekilde takip etmek ve bunlardan sonuç almak mümkün müdür?' diye düşünüyorum."
Bu çerçevede Türkiye'nin 13, 14 yıllık sürede yaşadıklarının bir model olarak değilse bile en azından ilham kaynağı olarak Ortadoğu ülkeleri ve bu bölgedeki kardeş halklar için faydalı birtakım sonuçlar çıkarılmasına vesile olduğunu ifade eden Kurtulmuş, Türkiye'nin 2002'den sonra ciddi bir ekonomik ve siyasi dönüşüm sürecine girdiğini, finans sektöründen siyasal partilerine kadar, ülkedeki makro ekonomik dengelerden dış ilişkilerine kadar birçok alanda önemli değişimler katettiğini söyledi.
Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Biz 13-14 yıllık tecrübemizde bir kere daha şunu gördük; Bu coğrafyada ekonomik ve siyasi reformların eş zamanlı yapılması kaçınılmazdır. Şöyle bir şansımız yok; 'Önce siyasi reformları yapalım, arkasından ekonomik hedeflerimize ulaşabiliriz.' Ne Türkiye'nin ne bölge ülkelerinin böyle bir şansı var. Ekonomik ve siyasi reformları eş zamanlı olarak yapmak durumundayız. Türkiye'nin çok partili siyasi hayatı da bize bunu öğretmiştir. Geçmiş dönemlerde de örneğin rahmetli Menderes döneminde de Özal döneminde de Türkiye, ekonomik olarak atılım içerisine girdiğinde hep ekonomik reformlarla siyasi reformları eş zamanlı yapabildiği için bunlar gerçekleşmiştir. Dolayısıyla bu elimizde ders olarak bulunmalıdır. Birincisi ekonomik ve siyasi reformlarının eş zamanlı olarak yapılması mecburiyeti. İkincisi ülkenin dinamik nüfusunun, yapısının toplumsal, siyasal karar süreçlerine sokulabilmesi meselesi. Türkiye bu anlamda geçtiğimiz 13-14 yıllık dönemi iyi bir şekilde değerlendirmiş, makro ekonomide istikrarı sağlamış, siyasette birçok reform gerçekleştirmiştir. Özellikle askeri darbelerin ve antidemokratik rejimlerin tehditlerini ortadan kaldırmıştır."
Türkiye'nin ekonomideki başarılarıyla makro başarılarını kalıcı hale getirmek için mikro alandaki başarıların temin edilmesi gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, gelecek 10 yıldaki temel perspektiflerinin bu olduğunu vurguladı.
Sadece makro istikrarda başarılı olmanın, makro istikrar sahibi olmanın yeterli olmadığına işaret eden Kurtulmuş, bu makro istikrarın mikro başarılarla sağlanabilmesi, taçlandırılması zarureti olduğunu, bunun yolunun da daha fazla yüksek teknoloji, daha fazla marka, patent üretimi olduğunu belirtti.
Bu çerçevede, 64. Hükümetin ekonomi politikalarının, daha önceki dönemlerdeki ekonomik politikalarına göre bir faz değişikliğine gittiğini kaydeden Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, sözlerini, "Türkiye üretim, yüksek teknoloji, Ar-Ge ve ihracat esaslı bir ekonomik modele doğru gitmektedir. Böyle olursa Türkiye'nin 2023 hedeflerinin daha rahat tutturulması mümkündür. Futbol tabiriyle söyleyeyim; Türkiye şu anda birinci ligdedir, Play Off'a kalmıştır ama henüz Süper Lig'e çıkmış değildir. Süper Lig'e çıkabilmesi için ihracatını geliştirmesi, ekonomik yapısını değiştirmesi, yüksek teknolojilere, Ar-Ge'ye önem vermesi ve bu alandaki bütün yerli, yabancı firmaları bu alanlarda desteklemelidir" diye tamamladı.
Kurtulmuş, Türkiye'nin bölge ülkeleri için önemli bir ilham kaynağı olabilmesinin bir diğer yolunun da siyasal ve hukuki reformlar sürecini başarıyla tamamlaması olduğunu anlattı.
Kurtulmuş, bu çerçevede Türkiye'nin, bir taraftan ekonomik yapısındaki dönüşüm adımlarını hızlandıracak, diğer taraftan da başta yeni anayasa olmak üzere, siyasi partiler, seçim yasası, Meclis İç Tüzüğü ve antidemokratik tüm diğer yasaları temizleyerek daha demokratik, daha katılımcı, daha çok sistemini reforme edebilmiş bir siyasal ve hukuki reform sürecini gerçekleştireceğini kaydetti.
Numan Kurtulmuş, "Bunun için de önümüzde çok fazla bir süre yok. Ümit ediyorum ki 2023'e kalmadan Türkiye, hem dünyanın 10 ekonomisinden birisi olmuş, hem demokratik standartlarını bu 10 büyük ekonominin standartlarına çok yakın hale getirmiş hem de yüksek teknoloji üretebilme kapasitesini, kabiliyetini her alanda geliştirmiş bir Türkiye olarak yoluna devam edecektir." dedi.
Türkiye'nin bölgede siyasi ve ekonomik istikrarını sağlamasının bir başarı öyküsü olduğunu dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti:
" 'Bu kadar ümitvar nasıl oluyorsunuz?' derseniz, Türkiye çok şükür, bölgemizdeki bütün ülkelere bakın, maalesef Ukrayna'dan Yemen'e, Irak'tan Libya'ya kadar neredeyse bölgemizdeki bütün ülkeler son derece ağır bir siyasal tabloyla karşı karşıya. Bu ülkelerin hemen hemen birçoğu siyaseten yönetilemez durumdadır. Parçalanmış vaziyettedir. Irak fiilen 3'e bölünmüş, Suriye maalesef paramparça hale getirilmiştir. Ayrıca Yemen, Libya, Mısır siyaseten bölünmüş vaziyettedir. Bu coğrafyanın içerisinde Ukrayna işgal edilmiş, Rusya tarafından birtakım toprakları ilhak edilmiş ve Batı dünyası da buna ses çıkaramaz haldedir. Böyle bir coğrafyada Türkiye'nin siyasi ve ekonomik istikrarını sağlayabiliyor olması ve bunu sürdürüyor olması başlı başına büyük bir başarı öyküsüdür. Ümit ediyoruz ki halkımızın desteğiyle Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde cesur adımlarla yolumuza devam etmeyi başaracak ve Türkiye'nin siyasi, ekonomik istikrarını sürdürebileceğiz."
İstikrar ortamı olmadan, bölge içerisinde de uzun vadeli planların yapılabilmesinin mümkün olmadığını aktaran Kurtulmuş, bundan 13, 14 yıl öncesine kadar Türkiye'nin 3, 5 yıllık plan dahi yapamadığını, yapsa da tutturamadığını ancak özellikle 2003'ten itibaren bunun ortadan kalktığını dile getirdi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin bölge ülkeleriyle ilişkilerinin de ciddi şekilde geliştiğini belirterek, bugün Ortadoğu coğrafyasında bir oyun oynandığını kaydetti.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı coğrafyasında savaşın galiplerinin haritaları cetvelleriyle çizerek bölge ülkelerini birbirinden ayırdığını anlatan Kurtulmuş, bugün oynanan oyunun bir asır öncesinde yaşananların ikinci perdesi olduğunu söyledi.
Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Türkiye ile Suriye'yi birbirinden ayıran, Allah aşkına bu haritanın hangi tarihsel bir gerekçesi vardır? Ya da Irak ile Türkiye'yi, Ürdün ile Suriye'yi ayıran, Suriye ile Irak'ı ayıran bu haritaların hiçbir tarihi gerekçesi yoktur. Sadece, örnek vereyim Urfa'da Ceylanpınar'ı ortadan böldüler yolun karşı tarafına Resulayn dediler. Hala, teyze çocuklarını birbirinden ayırdılar. 'Bu taraf Suriye, bu taraf Türkiye'dir.' dediler. Bir asır evvel sınırları bölerek birbirinden ayırdıkları bölge halklarının şimdi gönüllerini ve zihinlerini birbirinden ayırarak tamamen parçalamak istiyorlar. Şimdi Türkleri, Kürtleri, Arapları, Farisileri, bu bölge halklarını birbirlerine düşman halk haline getirmeye çalışıyorlar. Hepimizin ortak olarak karşı çıkmamız gereken husus burasıdır. Çok açık söylüyorum, bu coğrafyada Türkün, Kürdün, Arabın, Farisinin ve diğer unsurların hiçbirisinin kaderi bir diğerinden ayrı olamaz. Arap Türkten ayrı, Türk Kürtten ayrı, Kürt Farisiden ayrı ya da bir diğeri diğerinden ayrı bu bölgede güçlü şekilde ayakta kalamaz. Önce bu oyunu iyi anlamak ve bozmak mecburiyetindeyiz. 5 milyon Suriyeli mülteci haline geldi. 3 milyon Suriyeli Türkiye'de. Bugün maalesef Suriye'deki bu kriz gelişirken 5 yıldır dünya buna sesini çıkarmamıştır. Dünya, 5 yıldır özellikle gelişmiş ülkeler Suriyeli mülteciler meselesini bir şark meselesi olarak kabul etmiştir. Bunun bir insani, çözülmesi gereken önemli bölgesel ve küresel bir sorun olduğunu yeni yeni anlamaya başladı. Ne zaman ki geçen yaz aylarında Aylan bebeğin cesedi, ufacık çocuğun cesedi sahile vurdu, o zaman anladılar ki bu gerçekten önemli bir sorunmuş. Ne zaman Suriye'den giden kardeşlerimiz Avrupa'nın kapılarına dayandı anladılar ki bu mesele sadece Doğu'nun meselesi değil, aynı zamanda Batı'nın da meselesiymiş.
Dolasıyla bu bölgedeki bu dağılmayı önlemek hepimizin en temel vazifelerinden birisidir. Ekonomik, siyasi istikrarın sağlanabilmesinin ilk koşulu bölge ülkelerinin aralarındaki ayrılıkların ortadan kaldırılmasıdır. Bölge halkları arasındaki düşmanlık tohumlarının ortadan kaldırılmasıdır. İşte hep beraber buna çalışacağız. Bunun yollarından birisinin de bölge haklarını yakınlaştıracak her türlü çabanın hızlı şekilde gerçekleştirilmesi olduğunu biliyoruz. Bunlardan birisi ticarettir, kültürel ilişkilerdir. Bunlardan birisi alt yapımızdaki imkanlarımızı müşterek şekilde kullanmaktır. Bunların hepsini topladığımız zaman ana başlık altında söyleyeceğimiz şey, karşılıklı olarak birbirimizle dayanışma, işbirliği içerisinde hareket edebilme yeteneğidir. Üzülerek ifade ediyorum bu bölge haklarının pratikte kaybettiği durumlardan birisi budur. İşbirliği ve dayanışma."
- "Oynanan oyunlar boşa çıkacak"
Kurtulmuş, "Bugün bölge ülkelerinde bölge haklarının dışındaki birtakım büyük güçlerle çok iyi ilişkiler geliştirenler, gönülden itimat ederek işbirliği yaptıkları için değil, çekindikleri için, korktukları için işbirliği yapıyorlar." diyerek, bölgedeki ülkelerin yarınlarda olabilecek müşterek menfaatleri göz önüne alarak işbirliği içerisinde bulunulmasını istedi.
Birçok alanı müşterek hale getirebilecek onlarca imkana sahip olduklarını dile getiren Numan Kurtulmuş, "Sadece şuradan salona girerken gördüğüm şirketlerin her birisi son derece deneyimli. Her alanda savunma sanayinden turizme kadar, eğitimden finans sektörüne kadar bu foruma katılan Arap dünyasındaki kardeşlerimizle her alanda işbirliği yapabiliriz. Bizim işbirliği yapabilmemiz için de birbirimizden korkmamıza, çekinmemize gerek yok. Birbirimizi severek, itimat ederek, en önemlisi ortak bir geleceği birlikte kurgulayarak yeni bir işbirliği alanı geliştirebiliriz." diye konuştu.
Numan Kurtulmuş, sözlerini, şöyle tamamladı:
"Arap dünyasındaki dostlarımız, demokrasinin, katılımcılığın, ekonomik gelişmenin, refahın ve ekonomik imkanların karşılıklı olarak istifade edilerek geliştirilmesi pratiğini önümüzdeki 10 yılda yaşayacaktır diye ümit ediyorum. Ortadoğu coğrafyasının şartları bizi buna zorlamaktadır. Arap, İslam dünyasının içinde bulunduğu şartlar bizi bu şekilde halkların daha fazla işin içinde olduğu, daha fazla dayanışma içerisinde olunan bir sisteme doğru zorlamaktadır. Bunu yapacağız. Bunu yaptığımız takdirde de bugün hem İslam dünyasının üzerinde oynanan oyunlar boşa çıkacak ve maalesef bu oyunların bir parçası olarak İslam dünyasını terör faaliyetleriyle köşeye sıkıştıran birtakım cani terör ağları da boşa çıkarılmış olacaktır. Bunun yolu güvene dayalı bir işbirliği ve halklar arasına konulan duvarları kaldırıp atmaktan geçiyor."